Bütün günü birbirleriyle geçirmenin huzurunu ve mutluluğunu taşıyorlardı minik kalplerinin içinde.
Gerçi hiçbir zaman ayrı kalmamışlardı ama Minho'nun omuzlarındaki ağır yük biraz olsun aralarını açmıştı.
Bunu bilerek yapmamıştı elbette ama Jisung ile çok vakit geçirirse dayanamayıp ona her şeyi anlatacağını bir bebek gibi karşısında hüngür hüngür ağlayacağını bildiği için uzak durmuştu ondan.
Gerçi ne kadar kaçsa da yine hüngür hüngür ağlamıştı karşısında ama bunu bile Jisung sayesinde yapabilmişti.
Şimdi her zamanki gibi Jisung Minho'nun dizlerine yatmış Minho da dalgınca onun saçlarını okşuyordu.
"Annene söyleyecek misin" diye sordu sessizce.
"Söyleyecektim ama onu hala seviyor, bilmiyorum Ji sanırım söyleyemem" dedi sıkıntılı bir şekilde derin bir nefes verirken.
"Abilerine anlat öyleyse onlar ne yapacaklarını bilirler, sonuçta büyükler" dedi elini yakalayıp tutarak.
"Bilmiyorum ki, hiçbir şey bilmiyorum ondan zaten uzun zamandır nefret ediyorum ama şu an ne yapacağımı bilmez haldeyim."
"Neden nefret ediyordun ki" dedi meraklı bakışlarıyla yüzüne bakarak.
"Boşver" dedi Minho onu daha fazla üzmemek için.
"Hiç gizlimiz saklımız olmamalı yoksa nasıl evleniriz" dedi gülerek.
Minho da onun söylediklerine gülmeye başladı. Bu çocuk da büyü mü vardı nasıl her seferinde kendisini güldürmeyi başarabilirdi.
"Anlatacağım ama çok üzülmek yok anlaştık mı, çünkü ben üzülmüyorum sen de üzülme."
"Tamam söz, Ji sözü"
"Senin doğum gününde abimlerle birlikte sana hediye olarak ukelele almıştık ama babam paramı çarçur ediyorsunuz diyip parçaladı bir de bir daha Jisung'la asla görüşmeyeceksin dedi" üzüldüğünü belli etmemeye çalışarak.
Jisung hemen dizlerinden kalkıp yüzü Minho'ya dönük bir şekilde kucağına oturup yanaklarını elleri arasına aldı.
"Senin o gün ondan mı gözlerin kızarıktı" diye sordu yumuşacık bir sesle.
Minho hiçbir şey demeden sadece başıyla onu onayladı.
"Minho seni seviyorum, hediyeyi verememiş olsan da sana çok teşekkür ederim yemin ederim ki almış kadar mutlu ettin beni" dedi tuttuğu yüzün gözlerini öperek.
"Bu güzel gözlerinden özür dilemek içindi, bir daha lütfen o kadar üzülme seni öyle görünce kalbim çok acımıştı" dedi iç çekerek.
"Teşekkür ederim Ji, kalbime bu kadar iyi geldiğin için" o da yanaklarını tutan ele daha çok yaslandı.
"Peki bizim görüşmemize hala kızıyor mu" diye sordu çekinerek.
"Onu pek görmüyoruz ki eve bile çok geç gelip sabah erkenden gidiyor, ama kızsa da umrumda olmaz kimse seni benden ayıramaz" dedi gülümseyerek.
"Ben sanırım biraz ondan korkuyordum, bazen bana çok kötü baktığını hissediyordum" diye itirafta bulundu.
"Biliyorum anlıyordum, ne demeliyim bilmiyorum onun adına senden özür dilerim" dedi çekinerek.
"Sen neden özür diliyorsun ki senin suçun yok" diye itiraz etti.
"Bilmem sonuçta ben de o iğrenç insanın oğluyum" dedi gözleri dolarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
أدب الهواة...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.