Sabahın ilk saatlerinde Minho hala bilinci açılmamış Jisung'u ziyarete gelmiş, birkaç gün önce yanı başına çektiği sandalyeye oturup güzel küçüğünün minik ve narin elini elleri arasına alıp koklayıp öpüyordu.
Bu masum ve her şeyden habersiz uyuyan çocuğa çok aşıktı Minho. Bunu tüm hücrelerinde hissediyordu.
Bir süre durup yara ve morluklar olmasına rağmen yeryüzündeki her şeyden daha duru ve güzel olan yüzünü seyre daldı.
Alnına düşen saçlarını aşırı dikkatli bir şekilde tarayıp kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Ji seni çok özledim" dedi gözleri dolup sesi titrerken.
"Hep sen konuştuğun için şu an ne anlatacağımı bilmiyorum, keşke her şey eskisi gibi olsa sen bir şeyler anlatsan ben de hiç sıkılmadan zevkle ve gülerek dinlesem, sesini, mimiklerini gülümsemeni bir şeyler anlatırken heyecanla kırpıştırdığın pırıl pırıl parlayan koca siyah gözlerini o kadar çok özledim ki" dedi ne zaman akmaya başladığını fark etmediği yanağına doğru süzülen gözyaşlarıyla.
Elini istemeden biraz fazla sıkmıştı fark ettiğinde onun canını acıttığını düşündüğü için kendine kızdı. Hemen tutuşunu gevşetip eline küçük bir öpücük kondurdu.
"Özür dilerim çok özür dilerim" dedi gözyaşlarını boşta olan elinin tersiyle silerek.
"Bugün bizimkiler de seni görmek için geldiler ama hemşire bir kişiden fazlasını alamayacaklarını söylediği için geri döndüler, aslında her gün ben gördüğüm için biraz bencil davranmış gibi hissettim ama onlar sorun olmadığını söylediler" dedi başka şeylerden bahsederek sanki duyuyormuş gibi aklı dağılsın diye.
"Ji, zor zamanlar bizi bekliyor ama ben hep seni yanında olacağım güzelim söz veriyorum hepsinin birlikte atlatacağız, elini bir gün bile bırakmayacağım sen benim her şeyimsin" derken yanaklarını okşadı, desteğini hissetsin istiyordu.
O anda Jisung da ufak bir hareketlenme oldu. Minho heyecanla geri çekilip onu izlemeye devam etti. Hemen eline uzanıp tekrar tuttu.
Jisung da ona karşılık olarak elini hafifçe sıkıp bıraktı. Bir süre daha gözleri kapalı yatarken yavaşça göz kapaklarını aralayıp Minho'nun çok özlediği siyah koca gözleriyle ona baktı.
"Uyandın, tanrım çok teşekkür ederim, teşekkür ederim" diye hüngür hüngür ağlamaya başladı Minho. Gücünün tükendiğini hissettiği için Jisung'un baş ucuna çömeldi. Elini hala nazikçe tutup seviyordu.
"Minho ne oldu bana, burası neresi" diye sordu Jisung çok kısık ve yorgun çıkan sesiyle.
"Dur kendini yorma lütfen, hastanedeyiz hemşireye haber verip geleceğim" dedi heyecanla yerinden kalkıp koşar adım koridora çıktı.
"Uyandı, Jisung uyandı" dedi hemşireye hem ağlayıp hem de gülerken.
Hemşire küçük çocuğun uyandığını duyunca hemen yerinden fırlayıp odaya yöneldi. Küçük çocuğun kendisini anlamsız ve boş bakışlarla izlediğini görünce içi burkuldu.
Belli ki hiçbir şeyi hatırlatmıyordu, ailesinin durumunu öğrenince mahvolacaktı.
Bir kaç şeyi kontrol ettikten sonra doktoru çağırmak için odadan ayrıldı. Kapının pervazına yaslanıp olayları izleyen Minho, hemşire gidince hemen Jisung'un yanına gitti.
"Minho neler oluyor neden hastanedeyiz" dedi Jisung meraklı gözlerini ona çevirip.
"Hiç mi bir şeyler hatırlamıyorsun" diye sordu Minho korkuyla yutkunarak.
Jisung biraz hafızasını zorladı. Hatırladığı her şey bölük pörçüktü. En son hatırladığı şey ise büyük bir gürültü ve aşırı parlak ışıklardı.
"Biz annem ve babamla yemeğe gitmiştik, sonra oradan ayrılıp arabaya bindik ondan sonrasını hatırlamıyorum, sadece ışıklar ve gürültüyü hatırlıyorum" dedi kafası karışık bir şekilde.
"Kaza biz kaza geçirdik değil mi" diye sordu Jisung sonunda parçaları yerine yerleştirince.
"Evet Ji" dedi Minho kısık çıkan sesiyle.
"Annem ve babam, onlar nerede, iyiler mi" dedi endişeyle Minho'ya bakıp.
Odaya gelen doktorla konuşmaları yarıda kesildi. Doktor gelip bir kaç tetkik de bulundu. Kafa travması geçirip geçirmediğini öğrenmek için tomografi isteyip odadan ayrıldı.
Yine Minho'yla başbaşa kalan Jisung neler olduğunu öğrenmek için bakışlarını Minho'ya çevirdi.
"Onlar nerede, başka odada mı kalıyorlar" diye sordu gözlerini kırpıştırarak.
"Ji, ben nasıl..." derken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Bir süre hiçbir şey demeden bakışlarını kaçırdı.
"Minho cevap versene, taburcu mu oldular yoksa öyle olsaydı burada olurlardı" dedi sesi olabildiğince yükselirken.
Bağırması odaya gelip kendisini tomografiye hazırlayan hemşireyle kesildi.
"Hadi bakalım Jisung, buna binebilir misin yardımcı olayım mı" diye sordu kadın şefkat dolu bir sesle.
"Hiç bir yere gitmiyorum annem ve babam nerede" dedi Jisung öfke ve korkuyla karışık sesiyle.
Kadın da Minho da Jisung'a bakamıyordu ikisi de bakışlarını ondan kaçırıyorlardı.
Jisung'un ise sabrı taşmak üzereydi. İkisi de bir türlü konuşmuyordu.
"Minho söylesene neredeler" diye bağırdı avazı çıktığı kadar.
"Jisung onlar" dedi yutkunup. Kendisinde bu durumu açıklayabilecek gücü bulamıyordu yardım ister gibi hemşire kadınla göz göze geldiler.
"Jisung öncelikle sakin ol ve derin bir nefes al" dedi kadın küçük çocuğun elini tutup.
"Neden söylemiyorsunuz, neredeler" dedi hıçkırıklara boğulan her şeyden habersiz küçük Jisung.
"Jisung annen ve baban melek oldular" dedi kadın elini destek olmak için sıkarken.
Minho ise bir köşede gözyaşlarına boğuluyordu.
"Hayır hayır yalan söylüyorsun sana inanmıyorum onlar beni terk etmez" diye bağırdı gözyaşları içinde.
"Minho o yalan söylüyor değil mi" diye sordu ıpıslak olmuş gözlerini onun ıslak gözlerine dikip.
"Ji çok özür dilerim" diyip sımsıkı sarıldı küçük ve çelimsiz çocuğun bedenine.
"Hayır onlar ölmedi" diye haykırdı Jisung acıyla. Hızla Minho'nun sıkı sarılmasından kurtuldu.
Kolundaki serumu ve parmağındaki cihazı tek hamleyle söküp fırlattı. Hızla ayağa kalkıp odadan çıkmak için hamle yaptığında Minho arkasından kollarını onun beline sarıp yakaladı.
"Ji lütfen güçlü ol" dedi çatlayan ve titreyen sesiyle.
"Bırak beni onların odasına gideceğim, yalancılar size inanmıyorum" dedi onun kendini saran kollarına sımsıkı tutunup.
"Ji onlar çok üzgünüm birtanem, onlar artık yok" dedi alnını onun omzuna yaslayıp ağlamasını sürdürürken.
"Minho, onlar beni bırakmaz, lütfen tanrım lütfen anne ve babamı geri ver" diye feryat etti avazı çıktığı kadar.
Ağlamalarını kontrol edemeyince tüm gücü vücudundan çekildi. Bacakları küçük bedenini daha fazla taşıyamadı, kendine sarılan Minho'yla birlikte yere çöküp içli içli ağladı.
Minho bir süre sonra ağlamalarının şiddeti bir nebze olsun azaldığında kendine çevirip, kızaran gözlerine, burnuna ve yanaklarına bir sürü öpücük bıraktı.
Jisung bir sürede Minho'nun omzunda acısını akıttı. El ele tutuşmuş ağlayan ikili hemşirenin kalbini paramparça etti.
"Söz veriyorum her zaman senin yanında olacağım elini asla bırakmayacağım" diye söz verdi Minho tüm kalbiyle dünyalar güzeli küçüğüne.
Lütfen yorumunuzu esirgemeyin sizleri seviyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfiction...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.