Büyük akşam yemeği masası etrafında toplanmışlardı yine. Bu sefer buluşma noktaları Hyunjin ve Jeongin'in eviydi.
Bugün noeldi hepsinin içi kıpır kıpırdı uzun yıllar süren bekleyişin ardından ilk kez Jisung'la birlikte kutlayacaklardı noeli.
O yokken her noel kutlamasında onun adını geçirirlerdi konuşmalarında ama abartmamaya da dikkat ederlerdi, Minho daha da kötü olmasın diye.
Nafile bir çabaydı aslında hepsi de farkındaydı bunun. Onlar Jisung'tan bahsetmeseler bile Minho'nun aklında zihninde ve kalbinde her an sadece ve sadece o vardı biliyorlardı. Yine de kendilerini kötü hissediyorlardı, onun adını geçirdiklerinde sanki yarasını kanatıyor gibi düşünüyorlardı.
Ve şimdi Jisung ve Minho birlikte el ele tutuşmuş şekilde masada oturuyorlardı yüzlerinden hiç silinmeyen kocaman gülümsemeleri, yanlarında sevdikleriyle.
"Hyunjin" diye seslendi Jisung, yüzündeki kocaman gülümsemesi hala yerinde duruyorken.
"Efendim ballı turtamın annesi" dedi Hyunjin de karşılığında elinde tuttuğu tabaktan Jisung'un tabağına yemek servisi yaparken.
Ballı turta Hanni oluyordu. Hanni, Minho ve Jisung'un etrafındaki herkesi çok seviyordu ama tartışması bile açılamayacak bir konu vardı ki kesinlikle en çok Hyunjin'i seviyordu. Hyunjin de bayılıyordu ona.
Onun çocuksu masumiyetini ve saflığını hissediyordu muhtemelen. Hyunjin'in uzun saçlarıyla oynamayı, onun kendisiyle birlikte boyama yapmasını çok seviyordu. Hyunjin'i gördüğü gibi yüzünde güller açıyordu hatta onun gitmesi gerektiğinde basıyordu bağırtıyı.
Jisung da şakasına Hanni'nin Hyunjin'e aşık olduğunu söylüyordu, Minho da kaşlarını çatarak kızını Hyunjin'e vermeyeceğini söylüyordu her seferinde.
"Sence de biraz fazla değil mi" diye sordu önündeki tepeleme doldurulmuş tabağı gözleriyle işaret ederek.
"Hayır, sen iki canlısın. Bir porsiyonu senin, diğeri de yiğenimin" dedi itiraz edip masadaki yerine geçip sandalyesine otururken.
"Ama bu gerçekten çok fazla, hem yiğenin henüz bezelye tanesinden birazcık daha büyük, bu kadar yemek yiyemez ki" diye sızlandı tatlı tatlı konuşarak.
"Bu kadarını bitiremem yazık israf olmasın" diye devam etti cümlesine kirpiklerini kırpıştıra kırpıştıra.
Hyunjin de hemen ikna oldu ona çünkü çok sevimliydi. Jisung her zaman tatlıydı bunu hepsi kabul ediyordu ama hamilelikten sonra hepsini şeker komasına sokacak kadar tatlılaşmıştı.
"Jisung nasıl gidiyor hamilelik" diye sordu Seungmin de, gözlerinin içi parlıyordu resmen.
Chan'la endişelerini paylaştıktan sonra yaptıkları konuşma onu rahatlatmış ve Jisung ile Minho adına gerçekten çok mutlu olmuştu şu an tüm samimiyetiyle onların yanındaydı.
"Daha çok yeni olduğu için hissetmiyorum bile desem" dedi gülümseyerek.
"Evet ya daha küçücük doğunca da küçücük olacak, böyle minicik ayakları yumuk yumuk elleri, tanrım bir an önce doğsun artık sevmek istiyorum" dedi Felix heyecanlı heyecanlı nefes bile almadan.
Jisung'un da yüzündeki gülümsemesi genişledi arkadaşının tatlı tepkisi karşısında.
"Aşerme falan oluyor mu" diye sordu Jeongin merakla.
"Aşerirsen hemen bana bir telefon açıyorsunuz, dünyanın öbür ucunda olan bir şeyse bile hemen size ulaştırıyorum bizim otellerin tedarikçileriyle" dedi Changbin gururlu bir amca gibi hissediyordu kendini, olduğu yerde daha da yayılarak oturdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/316632897-288-k779837.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfic...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.