Arslan Fırat'tan...
"Orospu çocuğu gel de sikme şimdi bunun ecdadını. Pezevenk işi gücü sex derdinde müptezel. Alacan bunu gece gündüz otoyol köşelerinde gelen gidene siktirecen. Her gece yattığı karılar yetmiyor tabi. Şeref yoksunu şerefsiz." Günler sonra savcıyı ikna edip dinleme odasına girebilmiştim. Verdiğim söz ses çıkarmamak olsa da pek sözümde durduğumu düşünmüyordum.
"Atın lan şunu dışarı. Sen bir daha nah girersin bu odaya." Savcının verdiği emirle bir polis kardeşim önünde durup çıkmamı bekliyordu.
"Son şans istesem." Sinirli bakışlarına şahit olduğum savcıyı zorlamadan odadan çıktım. "Hay sikiyim ya. Bir tut çeneni be oğlum. Kızın sesini duyacağız iki dakika şurada bok ettin her şeyi. Aslında daha fazlasını hakketti pezevenkte duymuyor işte beni. Keşke duysa götüne kavak ağacı soktuğum."
Kaç gündür operasyondan uzak durmaya çalışıp işlerimle uğraşıyordum ama aklım hep Ceylandaydı. Haberini alamıyordum. Savcının emriyle herkes sus pus olmuştu bana karşı. Haklı görsem de deli gibi merakıma yenik düşüyordum. Sesini duyup iyi olup olmadığını bilmeye bile razıydım.
Mesai saatim bitmişti. Soluğu yine savcının yanında alıp bu sefer ikna edip içeri girmiştim fakat. Taner denen dallamaya duyduğum sinirle konuşup yine operasyondan diskalifiye edilmiştim. Sinirlenmemek mümkün değildi.
Ceylan oradaydı. Onların elinde kurbandı. Aklım fikrim onunlaydı ama haber alamıyordum. Deli gibi başına bir şey gelmesinden korkuyordum. Ona karşı olan sorumluluğum kötü sonuçlanmasından korkuyordum. Her an her şey olabilirdi. İfşa olup ellerinde kalabilirdi ya da Taner itinin elleri en son benim dokunduğum bedenine dokunabilirdi. Bu Ceylanı delirtirdi.
Bu zamana gelmemişin fişini çeken olay Tanerin Ceylana zorla dokunma çabasıydı. Bunu Ceylanın ağzından dinlerken bile Tanerin kafasına sıkmak istemiştim. Ceylan anlatırken kendinde bile değildi eğer şuan yaşarsa bunu kahrolurdu.
Pislik yuvasıydı ora. Dağlarda görev yaparken karşılaştığım itlerin amacı vardı. Biz onlar için karşı topraktık. Farklı ırktan belki farklı kandandık ama bunlar kendi kanını kendi ülkesini kirleten pisliklerdi. Her işgal silahla topla tüfekle olmazdı. Bazı işgaller bunların yaptığı gibi insan aklına girerek zehirleme yoluyla olurdu.
Dağları bırakıp amir olduğumda kanıma dokunun en büyük şeyde yaş tanınamamalarıydı. Ortaokulda satan lise de satan ya da yaşlı insanların yuvalarına konan bu lanet uyuşturucu yaş tanımıyordu. Bunu biliyordum lakin en küçük yaş dokuzdu. Daha önce duymamıştım çünkü dokuz yaşındaki çocuk bağımlı olup sürekli bir yere gidip oradan alışveriş yapamazdı bana göre.
Bir çok görevde çocuk ihbarı alsak da sanki bunlar çok uç noktada geliyordu kulağa fakat en canlı örneğiyle tanışmıştım. Ceylan... Uzun yıllardır peşinde olduğum uyuşturucu çetesinde çalışan o kadın. ,
Başlarda ona beslediğim nefreti anlatamazdım fakat onu tanıdıkça bu nefretin yerini acıma duygusu almıştı. Bunu duysa büyük ihtimal ağzıma sıçardı fakat ona acıyordum. Yeni doğup annesiz babasız kalan Ceylana acıyordum. Dokuz yaşında zehirle tanışan Ceylana acıyordum. On yaşında mekanda hizmet veren Ceylana acıyordum. Gencecik on sekiz yaşına acıyordum.
Ceylanın bu görevde bu kadar hayati bir rol oynayacağını hiç düşünmemiştim fakat şuan benden aktifti. Yaralıydı ve bu yarasını deşmekten asla gocunmuyordu. Allah kulunu sınardı ama Ceylanın sınanması doğduğu günden beriydi.
Bazen kendimi onun yerine koyarken buluyordum ve hak veriyordum. Yıllardır vatana hayatımı adayıp görevimi yapıyordum fakat kendini bile suçlu olduğunu bilen bu kıza hak veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİJUANA +18
Teen FictionDünyaya uyuşturucunun kucağında gelen Ceylan Aydinç, yaşadığı 25 senelik ömründe ilk defa bir çıkış yolu arar. Karşısına beklenmedik bir anda sonunu getirmek için çıkan Arslan Fırat Beydemir, hayatının dönüm noktası olur. Uyuşturucu bağımlısı kadın...