60.Bölüm

3K 227 100
                                    

Teşekkürler...

Bir sonraki bölümü atana kadar 200.000 okumaya ulaşmış oluruz. Şimdiden çok teşekkür ederim.

Okuyan, beğenen, usanmadan yorum yapan herkese minnettarım.

Çok fazla Marijuana'nın değer görmediğine ve daha çok okunması gerektiğine dair mesajlar alıyorum. Benimde hedefim o ve bir gün ulaşılacağına inanıyorum. 

Fazla uzattım. Hemen sizi bölümle baş başa bırakıyorum. 

Sınır: 100 beğeni 50 yorum.

Keyifli okumalar...

Kutuplarda donuyordum. Bedenimin eksi bilmem kaç derecede tir tir titrediğini iliğime kadar hissediyordum. 

Bir yandan da içimi bir kor ateş deliyordu. Susuz kalmış, çölde gibiydim. İki zıt hissin bana verdiği araftalıkla gözlerimi zorladım. 

Nefes aldıkça ciğerlerime batan iğneler, boğazımdaki kuruluk, başımda hissettiğim ağrı... Uykumdan önceki sefaletimi bana yeniden hatırlatmıştı. 

En son Arslan Fırat'ın kollarına bırakmıştım kendimi. Ama şimdi neden dünyanın bir ucunda donuyor gibiydim. Ellerimi koluma sardığımda üstümde bir parça örtülü olmadığını fark ettim. Sevgilim olacak adamın zulmü bu muydu?

Neden çırılçıplaktım? Ellerim, gözlerimi açmadan etrafta örtü aradı. En az boğazımdaki su ihtiyacı gibi örtüye de ihtiyacım vardı ama ellerim bomboş kalmıştı. 

Zar zor gözlerimi açtığımda mecazen değil gerçekten çırılçıplak olduğumu fark ettim. İç çamaşırlarım dışında yatakta kıyafetsiz yatıyordum. Şişmiş gözlerimle yanıma baktığımda Fırat'ın benim zıddıma gayet giyinik bir şekilde uyuduğunu gördüm. 

"Fırat..." Gözlerini açmasa da bir şeyler mırıldandı. "Fırat, uyanır mısın?" Yan komodindeki ilaçlarını gördüğümde ilaçlarının verdiği sersemlikle uykuya daldığını tahmin ettim. 

Etrafta bilerek örtü bırakmaması da büyük ihtimal ateşlenmemdendi. O kadar çok üşüyordum ki onun giyinik olması bile gözüme batıyordu. 

Tırnağımın ucuyla kolunu dürterek uyandırmayı deneyip artı olarak bir çok metodu - halsizliğim el verdikçe - deneyerek uyandırmaya çalıştım. Fayda etmeyen çabalarımla bedenimdeki ısı daha çok düştü. 

Aklıma gelen fikirle sırt üstü yatmış Fırat şahsının tişörtünü kaldırıp içine girdim. Üstünde kalan bedenimi göğsüne yatırdım. Ah işte huzur buydu ve bu huzurun beni çıplak yatıran Fırat'tan ziyade bedeniyle bütünleşen sıcaklıkla alakalıydı. 

Geniş gövdesinde kalan bedenimi ilk defa bu kadar küçük hissettim. Sanki kalbimdeki yerime yakın olmak beni o an un ufak etti. Issına olan muhtaçlığımı karşılamasının verdiği huzurla iyice yayıldım. 

Maalesef bu huzur bir dakikayı bulmadan huysuz Haydo uyanmaya başladı. "Ceylan..." Yeni uyanmış amirimin sesine ısınmayacak hiçbir beden yoktu. "Ne yapıyorsun güzelim?"

"Isınmaya çalışıyorum." Bedenimi kollarının arasına alıp sıkı sıkı sardı. Başım tişörtünün içinde kaldığı için yüzünü göremesem de mahur hallerine bakmak istiyordum. 

"Ateşin var. Bedenini soğuk tutmamız lazım. Çıkar mısın oradan?" Oradan eşittir bedenim ve tişörtümün arasından. 

"Çok üşüdüm. Kovuyor musun beni?" Azıcık nazın kimseye zararı yoktu. 

"Halimden memnunum. Ömrümün sonuna kadar başın göğsümde yaşayabilirsin ama şimdi değil. Ateşini düşürelim." Başımı olduğu yere iyice sokup kollarımı beline sardım. "Sevgilim, lütfen." 

MARİJUANA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin