50. Bölüm

3.7K 243 37
                                    

Hi Guyssss...

Sınır tabii ki bu hafta da dolmadı ve bölümün günü geldi. Ne kadar beklemek istesem de heyecanınızı sürdürmek istemedim. 

Beğeni ve yorumun azlığına normalde takılmamam ya da sınır gibi şeylere takılmam ama kitabın öne çıkabilmesi için lazım olan şeyler bunlar. (İsterken de zaten zorla size yorum yaptırıyor gibi hissediyorum :) )

Sınır: 150 beğeni 40 yorum.

Keyifli okumalar <3

Avuç içlerime geçen tırnaklarım, doktorun dudaklarından ayrılmayan gözlerim, kötü gelecek haberden korkan kulaklarım, hiçbiri yıkılmaya hazır olmasa da saatler gibi geçen saniyeler sonra içimi kavurup kül eden merakımı dindirecek o sözlerle karşılaşacaktı. 

Kolumda hissettiğim el hem kendine hem de bana destek olsun diye bir an benden ayrılmıyordu. Belki de yıkılırken birimiz birimizi de yıkacağını bildiğin için destekten çok dayanaktı. 

Beyaz önlüğüyle, insanların hayatlarını kurtardığı ameliyathaneden çıkan doktora, hayatının bahşetsin diye bakan Yavuz savcım belki de ikimizden de önce yıkılmaya ya da sevinmeye hazırdı. "Evet yakınıyım, eşiyim. Durumu nasıl?"

"Hasta geldiğinde suyu gelmiş ve doğumu başlamıştı. Baygınlığı sebebiyle ve rahim ağzının darlığı yüzünden sezeryan yapmak durumunda kaldık. Normal gününü geçmiş olması ve bebeğin büyüklüğüyle rahmi zorlamadık. İkisinin de durumu şu anlık stabil. Söylediğim etkenler ne anneye ne de bebeğe olumsuz bir etken barındırmadı. Sadece annemiz sabaha kadar gözetim altında durması için yoğum bakıma alınacak. Sabah tansiyon değerleri düzelir, başka bulgulara rastlamazsak normal odaya alınır. Korkulacak hiçbir şey yok." Ve hepimiz ciğerlerimizde saatlerdir tuttuğumuz nefesi verdik. 

"Allahıma bin şükür. Allah sizden razı olsun, bana hayatımı verdiniz ya dileğin benden ne dilerseniz." 

"Vazifem bu beyefendi. Küçük hanım yapılması gereken tahliller sonunda görmenize hazır olur o sırada yatacakları odayı size hemşire hanım göstersin. Geçmiş olsun." İçten bir gülüşle karşısında ki şapşala bağlamış savcıyı bırakıp gitti.

Anlaşmış gibi Fıratla beraber Yavuz savcıya koşup sarıldık. "Baba oldum lan." İkisinin ortasında kalan ben canımdan olacağımı bilsem de sıkı sıkı sarıldım. "Bırakmadı yarim, ne beni ne yiğidimi bırakmadı güzel gözlüm." Bu sefer mutluluktan akıyordu gözyaşlarımız.

"Bırakmaz tabii lan demedik mi biz sana." Destek konusunda sevgilimin sıfır olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum. 

Bir hemşirenin yanımıza uysalca yanaşmasını bir ben görmüştüm. Üç insanın ağlayarak (gülerek) sarılmasına şaşırmış bir şekilde izliyordu. Aklıma gelenle iki öküzün canımın sonu olmasını engelleyerek ittim. "Alışveriş yapmamız lazım. Evden doğum çantasının gelmesi lazım."

"Doğum çantasını aldırırım şimdi de alışveriş ne için Ceylan." Verdiğim sözler içindi. 

"Doğum odasını süslerler ya hani. Pembe olan şeyler. Adları hakkında bilgim yok 'hoşgeldin bebek' yazılı kapı süsleri olur. Ne biliyim bulun işte bir şeyler." Pembe taçlı bir adet Yeşimi o oda da görmek istiyordum. 

"Çanta bende ama gerisi size kalmış ben anlamam. Yiğit gelecek hem onunla ilgilenmem lazım." Yanımızdan sıvışan savcının arkasından bön bön bakmakla yetinmiştim. 

"Bakma ona anlamaz zaten. Ben kimden isteyeceğimi çok iyi biliyorum sen dert etme." 

"Geç oldu saat emin misin?" 

MARİJUANA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin