34. Bölüm

4.9K 225 16
                                    

Polisiye hashtaginde 1. olmuşuz teşekkürler :)

Aksiyonu, acıyı, öfkeyi hatta bir çok kötü duyguyu yaşadığım günlerin ardından bir masada hayatıma yeni girmiş ama bir çok yer kaplayan insanlarla oturmak bana iyi gelmişti. 

Ne kadar onlarla otururken içimde yabancılık çekeceğim korkusu olsa da öyle olmamıştı. Gece boyu onlar gibi onları arasına kaynamıştım. İçmişlerdi bazen eğlenip bazen efkarlanmışlardı. Bilmediğim konular açıp bilmediğim anılardan bahsetmişlerdi ama o an bile yabancı kalmamıştım. Sanki uzun yıllardır bu masadaki insanlarlaydım. 

Gece bitip herkes odasına dönünce, sözde bu gün burada kalma nedenim olan Efsun, Alkanın koynunda uyumak için odaya çekilmişti. İçimde kalan hesap sorma duygusuyla bende bana verilen odaya geçip pijama rahatlığında Efsunun bana verdiği eşofmanları giymiştim. Üstümden çıkardığım kıyafetleri yatağa atıp açılan saçlarımı topladım.

Uykum yoktu hatta sanki derin bir uykudan kalkmış kadar dinamiktim. Oda da kendime uğraş arayıp bulamayınca bahçeye çıkma kararı aldım. Üstümdeki kıyafetlerin beni üşütmeyeceğini umarak aşağıya indim. Büyük ihtimal ev halkının yarısı sızmıştı o yüzden ses çıkarsam da uyanmayacaklarına emindim. 

Bahçeye çıktığımda rakı masası olarak kullandığımız ama şimdi üstü bomboş olan verandaya oturdum. Hafif ışıklandırmayla loş ortam sağlayan bahçe ortamı iç açıcıydı. Küçük, orta, büyük her boyda biblolarla döşenmiş köşe dikkatimi çektiğinde göz ucuyla inceledim. Bibloların hepsi hemen hemen melek figürlüydü. Bahçeyi ağırdan incelemem de bittiğinde burada da yapacak bir şey bulamadığıma kanaat getirdim.

Geceleri ne kadar sevsem de sıkıcı olduğu gerçeğini değiştiremiyordum.

Bir anda aklıma üşüşen Arslan Fıratı yoklama düşüncesini yok etmeye çalıştım. Akşam yüzüme karşı söylediği türküde sonra bir daha muhatap olmamıştık. Gözlerinde bana olan duyguları ilk defa bu kadar açık sezmek beni korkutmuştu. Bu duyguları başkasında görsem bu kadar kaçar mıydım bilmiyordum ama amirimden görmek beni adım adım geriye götürmüştü.

Normal hayatı olan günahsız biri olsaydım tanıdıklarım arasında hayatıma alacağım insan o olurdu. Bu bana sunulan bir seçenek ve ya ihtimal olduğu için düşünmüyordum. Bunu düşünme sebebim onu ilk gördüğümde etkilenecek olmam ve tanıdıkça aşık olacak olmamdı. 

Aşk, belki de benim hissedip de anlayamayacağım bir duyguydu çünkü kimse uçurumdan düşerken etraftaki çiçek bahçesindeki çiçekleri güzelliğine bakmazdı. Alacağı yaraya, ölme ihtimaline odaklanırdı. Benim içinde onun bana beslediği duygular o çiçek bahçeleriydi. 

Düşüncelerimi bölen masanın üstüne konan hap poşetiyle gözlerimi sımsıkı yumdum. Bu Efsunun cebinden aldığım uyuşturucu poşetiydi. Masaya kimin koyduğunu anlamam zor değildi. Yanımda dikilen adamı görmesem de hissediyordum. 

Ne zaman geldiğini anlamasam da şuan yanımda olduğunu iliklerime kadar hissediyordum.

Büyük ihtimal giyinirken düşürdüğüm uyuşturucu hapları bulmuştu. Kafasında kurduğu düşünceleri biliyordum. Benim olduğunu her şeye rağmen almaya devam ettiğimi düşünüyor olmalıydı. Asla benim olmayacağını düşüneceğini sanmıyordum. Bana o kadar güvenmiyordu hatta bana tanıştığımızdan beri gram duygusu hissetmemişti.

Birazdan açıklama yapacaktım büyük ihtimal . Efsunu satamazdım ama bunu üstlenirsem de Arslan Fıratın gözünde bitecektim. Bin bir çelişki de kalsam da ağzımı açıp konuşamadım. Yanımda dikilmeyi bırakıp sandalyeyi çekip oturdu. 

Önümüzde bizi bir araya getiren, ortak amacımız kökünü kurutmak olan uyuşturucu duruyordu. Onun en büyük düşmanı benim bir zamanlar en yakın dostum bir kaç hap önümüzdeydi. Sustukça gerilen ortamla ilk ben konuştum. "Ne geldi ilk aklına?" 

MARİJUANA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin