Selamlar...
Bölümü bir gün erken atıyorum. Vize haftası girmeden hemen sizlere bırakıyorum. Yoksa aksamalara sebep olabilirdim, hiç istemem.
Sizin de sınavlarınız varsa başarılar diliyorum <3
Keyifli okumalar...
Aramıza bir cam mesafe vardı. Yan yana olmak için iki adım atmam bile belki de yeterliydi ama yapamıyordum.
Karşıma boylu boyunca yatmış, mavilikleri kapalı adama ulaşmak için adım atmam yetmiyordu. Sanki hiç açılmayacak gibi kapalı gözleri buna engeldi. Yoğun bakım ünitesinin camına dayalı ellerimden başka bir adım atamıyordum.
Saatler olmuştu ameliyata gireli ve sonunda çıktığında onu bir odaya kapatmışlardı. Doktor uzun uzun nerelerinin kırık olduğunu, nelerinde kesik ve yaralar olduğunu anlatmıştı. İç kanaması olduğu için ameliyatın uzun geçtiğini de eklemeden bitirmemişti.
O an ağlamam durmuştu. Hastaneye geldiğinde bile gücünü yitirmemiş, ameliyatta savaşmış Fırat'ın karşısında yıkılmamak için susmuştum. Belki de zifiri karanlığa mahkumdu şuan ama o ben ağlasam bile hissederdi. Bunun için ne mesafeler önemliydi, ne de gören iki göz...
Herkes Fırattan son haberi aldığında biraz olsun rahatlamıştı. Otele geçmeleri ise Fıratı gördükten sonraya kalmıştı. Gece sabaha varmadan hastaneden ayrılmışlardı. Benim oda da kalma zorunluluğum bana desek çıkmış gibi burada kalabilmiştim.
Başımda beklemek için kalan Efsunu uyutup soluğu yoğun bakım ünitesinde almıştım. Ben o kadar zorlukla yanına gelmiştim ama Fırat gözlerini hala açmamıştı. Durumunu bin kez sorduğum doktor bunun beklenen bir şey olduğunu hatta acı çekmemesi için uyutulduğunu söylemişti.
Aşkım... Acıların yüreğime dert olsun ama sen uyan. Sevgilim, her sızın canımdan can alsın ama aç gözlerini.
Koridorda benden başkasının olmadığını uman yanımı ayak sesleri bozmuştu. Gelenin Efsun olmadığını sert adımlara ve ters ışıktan vuran uzun gölgeyle anlamıştım. "Ceylan hanım?"
Bakışlarım ses veren adama çarptığında Fırat'ı getiren askerlerden biri olduğunu gördüm. "Efendim." Eliyle arkamda kalan üçlü sandalyeleri gösterdiğinde ne diyeceğini merak edip oturdum.
"Ben Kurtuluş YÜCEL. Alsancak timinin yüzbaşısıyım. Şube emirini kurtarma görevinde şahsım oradaydı ve operasyonu ben yönettim." Adının binbaşından duymuştu. Bizimle telsizle iletişime geçen adamdı. "Kısa sürede olsa Fırat amirle konuşma fırsatım oldu." Şimdi dikkatimi çekmişti işte.
"Çok acı çekiyor muydu? Ne dedi sana?" Kat kat giyinmiş kamuflajının cebinden asker yeşili bir bez çıkardı.
"Bu ona ait." Avuçlarımın arasına dünyamı bırakmış gibi sıkıca bez parçasına tutundum. "Yaralarına bakmak için kıyafetlerini çıkarırken helikopterde kalmış. Sizde dursun istedim." Burnuma dayanıp kokladığımda ciğerlerim özlemle yandığı suya kavuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİJUANA +18
Teen FictionDünyaya uyuşturucunun kucağında gelen Ceylan Aydinç, yaşadığı 25 senelik ömründe ilk defa bir çıkış yolu arar. Karşısına beklenmedik bir anda sonunu getirmek için çıkan Arslan Fırat Beydemir, hayatının dönüm noktası olur. Uyuşturucu bağımlısı kadın...