Çekirgenin sıçrama olayını bilirsiniz. Bir sıçrar iki sıçrar ve üçüncü de BOM. Bu görevin çekirgesi bendim.
İşin kötü tarafı benim anadan doğma şans işi berbattı. İlk sıçrayışımda bomlamak tam benlik olurdu.
Çekirge kadar şansımın olmamasına mı yanmalıydım yoksa birazdan yakalanıp başımı belaya sokacak olmama mı?
Sallana sallana bana doğru gelen Faruğun olabildiğince göremeyeceği yere sinmiştim. Şuan bir fare olup masanın altından çıkıp gitmek isterdim.
İçimden artık bildiğim duaları okurken bir yandan Kelimeyi Şahadet getiriyordum. Gözlerimi yumduğumda son gördüğüm Faruğun ayaklarıydı.
Odaya bodoslama dalan biriyle irkildim. Faruk da sesle kapıya döndü. "Abi acil Selçuk baba lazım." Kimdi bu ve bu odaya nasıl dalabilmişti?
"Burada yok acil olan ne?" Lütfen Faruğu bu odadan çıkarabilecek bir şey olsun lütfen.
"Mekan birbirine girdi. Hiç bir koruma yok kavga çıktı. Polisler gelecek kadar büyümeden durdurmamız lazım." Ne kadar kararsız kalsa da son çaresi olduğunu biliyordu.
Buraya polis gelmesi demek mekanın adına leke gelmesi demekti bir de polislerin dikkatini çekmek en son isteyecekleri şeydi. "Geliyorum amına koyuyum geliyorum."
Hızlı şekilde odayı terk etti. Gelen kişiye can borcum vardı bilerek mi yapmıştı yoksa benim şansım ilk defa yaver mi gitmişti bilmem ama üç buçuk attığım dakikalardan sonra acayip rahatlamıştım. Kısıtlı alıp verdiğim nefesimi şimdi rahat rahat alıp verdim.
Galiba benim de çekirge kadar şansım vardı ve bu birdi.
Daha fazla burada durmak istemediğim için hızlıca odayı terk ettim. Bir an önce de mekanı terk edip eve gitmek istiyordum. Çıkar çıkmaz arayacağım ilk kişi Arslan Fırat olacaktı. Önce Barbara haber ettim.
Ceylan : Eyvallah Barbar borcum olsun. Ben eve geçiyorum.
Barbar : Ne demek abla her zaman.
Mesajlara baktığımda Arslan Fırattan da bir mesaj olduğunu gördüm.
Arslan Fırat Beydemir : Eve gel evindeyim.
İyi alışmıştı ha evime gidip gelmeye. Sanki bu sokak çok tekinmiş gibi daha da beni tehlikeye sokuyordu. Birinin görüp Selçuk babaya söylemesi dakikalarını almazdı. En azından eve hangi delikten girerse girsin benim bile ruhumun duymadığı için işini temiz yaptığını umuyordum.
Hızlıca evin yolunu tutup dikkat çekmeden apartmana girdim. Kapıyı çalmakla, anahtarla açmak arasında gidip gelirken kapı açıldı. "Hoş geldin."
"Ah hep işten eve geldiğimde evimin hanımının kapımı açmasını hayal etmiştim. Çok duygusalım şuan. Senelerdir yalnız geçen evime ses oldun. Bak artık anahtarla girmiyorum sen açıyorsun kapıyı aşkım." Duygusal bir fonda okuduğum şiiri yemiş gibi durmuyordu.
"Çok laf yapıp konuyu dağıttığını falan sanma Ceylan. Ne bok yiyorsun sen habersiz. Canına mı susadın sen?" Azar işitmek için de evime gelmezsin be adam.
"İnsan bir çekip sarılır der ki 'Senin için korktum bir daha böyle işlere bulaşma' der sakinleştirir saçımı falan okşar bu ne şiddet bu ne celal aslanım." Adının Aslan olduğu aklıma gelince gülme tuttu. "İsmini olan değil hayvan olan aslandan bahsettim."
"Ne boş yaptın be Marijuana. Konuyu sapıtma niye haber vermeden bulaşıyorsun böyle şeylere. Adamım olmasa içeri de şuan belki de ölüydün." Vay be demekki içeri dalan adamıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİJUANA +18
Teen FictionDünyaya uyuşturucunun kucağında gelen Ceylan Aydinç, yaşadığı 25 senelik ömründe ilk defa bir çıkış yolu arar. Karşısına beklenmedik bir anda sonunu getirmek için çıkan Arslan Fırat Beydemir, hayatının dönüm noktası olur. Uyuşturucu bağımlısı kadın...