Bölüm 18

4 0 0
                                    

   Vita'nın Gözünden

   "Çok kabasın!" Elimle yastığımı yüzüme bastırdım ve derin bir iç çektim. Şu anda huzurlu bir şekilde çadırlarımızda uyuyor olmamız gerekirdi. Aslında Juda ve ben gayet huzurluyduk. Ama Felix ve Jade rahat durmuyordu.

   "Ben mi kabayım? Felix battaniyemi verir misin!" Jade'in bağırmasıyla beraber yastığı yüzümden çektim ve tavanı izlemeye başladım. Sanırım susmalarını beklemekten başka çarem yoktu.

   "Olmaz! Gece böcek gelirse diye her yerimi örteceğim ben. Hem sen üşümüyorsun ki!"

   "Ben az üşüyorum, üşümüyor değilim. Ve hava gayet de serin!"

   "Git kendini dondur o zaman!"

   "Susun be!" Luca'nın bağırışını duymamla gülümsemeden edemedim. Juda bu gürültüye rağmen yanımda rahat bir şekilde uyuyabiliyordu. Şimdi onun yerinde Hera olsaydı ortalığı yıkardı yüksek ihtimalle. Aslında yanımdaki kişinin Hera olması da çok garip hissettiriyordu.

   Sesler sonunda kesildiğinde derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.

---

   Güneş ışığının içeri girmesiyle beraber doğruldum ve esnedim. Birkaç saniye gözlerimi ovaladıktan sonra Juda'nın çoktan kalkmış olduğunu gördüm. Üzerimi düzeltip daha düzgün bir şeyler giydikten sonra saçımı yarım topladım ve çadırın fermuarını açtım. Fermuarı açmamla beraber toprak kokusunun burnuma gelmesi bir olmuştu. Casia bu kokuya bayılırdı. Belki de yakınlarda bir yerdeydi?

   Telefonumu çıkartıp mesajlarımı kontrol ettiğimde kimsenin bir şey yazmadığını gördüm. Benim yazdıklarım onlara asla iletilmiyordu ama Felix'le denemiştik, mesajlarım özellikle onlara gitmiyordu. Felix, Jade veya Luca'ya gayet de rahat bir şekilde yazabiliyordum. Juda'nın telefonu kayıptı o yüzden onda deneyememiştik gerçi. Eşyaları toplarken kaybetmiş olmalıydık. Lia ve diğerlerinden ayrılalı ortalama yirmi gün olmuştu. Acaba Casia'yı bulabilmişler miydi? Hayır, önemli olan bu değildi. Acaba iyiler miydi? Çünkü onlara birkaç gündür asla ulaşamıyordum. Telefonlar daha önce olduğu gibi gitmiş miydi ki? Ama çok anlamsızdı, ölü toprakların ilerlemesine bağlı telefonlarımız bozulmuştu, daha aylar olması gerekirdi, tabi eğer ölü topraklar artmadıysa.

  Mars'ın zamanı geri alması çizgiye zarar veriyordu ve bunu hepimiz biliyorduk. Ama acaba çizgide geriye alama veya çizgi değiştirme olayları sadece bizim için mi geçerliydi? Belki de bütün çizgilerde bu topraklar aynı yerdeydi ve çizgi değiştirsek de zaman sadece bizim için değişiyordu evren için değil.

   "Vita?" Felix'in sesini duymamla hızlıca sağa döndüm. "Dalgın görünüyorsun bir şey mi oldu?" Bunu demesiyle derin bir iç çektim ve başımı olumsuz anlamda salladım.

   "Sadece düşünüyordum." Bunu dememle başını yana eğdi ve elindeki battaniyeyi bir kenara fırlattı.

   "Ne düşünüyordun?"

   "Mesajlarımızın onlara iletilmemesinin sebebi onlara bir şey olması mı yoksa yine sinyalleri sağlayan şeylerin ölü topraklar tarafından ele geçirilmesi mi, diye düşünüyordum. Belki de Mars zamanı geri sarsa veya bizi farklı bir çizgiye atsa bile yeryüzü değişmiyordur; topraklar, ağaçlar veya taşlar kendini korumaya devam ediyorlardır. Telefonlarına ulaşılmamasının sebebi belki de çoktan bozulmasıdır." Bu açıklamam üzerine birkaç saniye boş bir ifadeyle suratıma baktı. "Anlamadın değil mi?"

   "O zaman en başından beri telefonlarımızı kullanamazdık çünkü buraya gelmeden önce telefonlarımız çoktan gümlemişti." Luca'nın sesini duymamla o tarafa döndüm. Saçı her zamanki gibi savaştan çıkmışçasına elektriklenmişti ama bunu elementine bağlıyordu. Bence elementiyle alakası yoktu, saçının yapısı elektriklenmeye meyilliydi ve aslında birkaç kremle çok rahat çözülebilecek bir sorundu. Bunu ona asla anlatamıyordum gerçi.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin