Selam, n'aber?
Bölüm adı beni ağlatabilir, çok özledim küçük bebeğimi. Ama bir aksilik olmazsa bu hafta buluşuyoruz. Leukemia ve Pusula'nın özel bölümlerini yazdım, Hayat Gibi'ninki de bitince yayınlayacağım.
Buraya gelecek olursak bu bölümü çok severek yazdım. Kavuşmanın ertesi bu, güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum, umarım siz de seversiniz.
Onun dışında bebeğin adını koyacaklar bu bölüm, tahmini olan varsa buraya alabilirim.
İyi okumalar.
🥂🔥
İçine çektiği nefeste hissettiği yoğun ıhlamur kokusuyla açtı Doruk, gözlerini. Bakışları, salondaki orta sehpanın üzerine bıraktıkları ıhlamur çiçeklerine kaydı sonra, Asiye ile birlikte toplamışlardı birkaç saat önce. Sonra Asiye yorulduğu için ona sokulmuş ve göğsünde uyumuştu, kendisi de ona en yakınından seyirciyken uykuya teslim olarak kaçırmıştı izleme fırsatını.
Asiye... Birkaç saat öncesini düşünürken bir gülümseme peyda oldu yüzünde. Kollarının arasında tuttuğu kadın, sevgilisi, hatta nişanlısıydı artık, evleneceği kadındı. Tüm dünyası iki kolunun arasına sığacak kadar küçük, aklının sınırlarına sığmayacak kadar büyüktü. Asiye... Ona hiç şüphesiz yeni bir benlik kazandırmıştı, önüne sunduğu hayat bir hiçti bunun karşısında.
Bu anın çok hayalini kurmuş, sonra buna hakkı olmadığını düşünerek çöpe atmıştı hayallerini. Şimdi göğsünde uyuyan kadın, sevgilisi, ise en büyük kanıtıydı hiçbir hayalinin gerçek olmayacağının. Onun yanındayken aldığı her nefes özel, her saniye eşsizdi. Hayallerine sığdıramayacağı kadar güzel duygular barındırıyordu içinde, gerçek olamayacak kadar güzeldi.
Hatta öyle ki boynuna vuran sıcak nefesler ve ciğerlerini dolduran ıhlamur kokusu olmasa bir rüyanın içine hapsolduğunu sanırdı. Öyle bir rüya olurdu ki bu, uyanmaya korkardı bitmesine engel olamayacağı için ama uyanmadan da gerçeğe çeviremeyeceğini bilerek kalkmak isterdi bu derin uykudan.
Şimdi kollarının arasında tuttuğu kadın ise hayallerinin ötesinde, rüyasında bile göremeyeceği bir güzellikle, olmazlara inat yanındaydı, varlığı her şeyden güzeldi.
Bu düşüncelerle ona çevirdi bakışlarını. Baktığı yerde onu bulamamak en büyük kabusuydu artık, o yüzden gözlerini ayırmıyordu üzerinden. Az önce düşüncelere daldığı birkaç saniyeden sonra bakışları onu bulunca kalbi tekrar atmaya başlamış gibi hissetti. Uyandırmaktan korkarak tüy gibi bir öpücük bıraktı alnına, o kadar hafifti ki dudaklarının ucunda hissetti tenini sadece.
Aldığı nefeste içine dolan kokusuna karşı koyamayarak bir öpücük de saçına bırakırken, ona iyice sokuldu ve göğsüne sindi Asiye. Başını, boyun girintisine yerleştirdi sonra. Öyle küçüktü ki, kaybolmuştu Doruk'un kolları arasında. Yan duruşundan dolayı karnı, Doruk'a temas ediyordu, her duyguyu yaşadığı tek an olarak kaydetti bu anı hafızasına.
Boştaki elini Asiye'nin karnının üstünde gezdirerek oğlunu sevdi kısa bir süre. Kavuşacakları, onu kucağına alacağı ilk anı hayal ediyordu sürekli. Son birkaç aydır tek amacı onu beklemekti sanki, tem emeli bir an önce oğluna kavuşmaktı. Artık iyiden iyiye azalmıştı zaman, onu beklerken geçen her an özeldi.
Kıpırdanan Asiye'ye döndüğünde uykudan uyanmamak için kendisiyle savaştığını anladı yüz ifadesinden. Yüzüne bir gülümseme yayılırken, göğsünde uyuduğu ilk gün geldi aklına. Yanında tüm masumiyetiyle uyurken ne güzeldi, hiçbir şey değiştiremiyordu bunu. Tanımadığı bir adamın kollarının arasındayken de -gerçek olduğuna hala inanamasa da- sevgilisi olan adamın göğsünde daldığı uykuda da hep aynıydı görünüşü, böyle miydi kalp gözü sahi? Nasıl baktığınla mı alakalıydı karşındakinin güzelliği gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...