ONLİNE MI ALOO??
Nasıl özledim var ya, anlatamam 🥺
2.sezon için gün saydım, aşırı sabırsızdım atmak için. Değişik bir kurgusu var, daha önce okumadığınız tarz bir kurgu. (çünkü ben yazdım 💅🏻)
Ben çok sevdim, umarım siz de severek okursunuz.
İyi okumalar.
🥂🔥
Doruk'un Ölüm Haberinden Yarım Saat Sonra
Asiye yorgun düştüğü için daldığı uykusundan uyanırken, bakışları başucundaki sandalyede uyuyakalan Berk'i buldu. Yaşadığı son anları düşünmeye çalıştı, Doruk'un yanından çıktıktan sonra ona veda etmenin, son kez görmüş olmanın ağırlığını hissetmişti omuzlarında. Sanki biri boğazını sıkıyormuş gibiydi nefesinin kesildiği anlar. Elini kalbinin üstüne koyduğunda yaşadığı anlar karşısında ağlıyormuş gibi hızlı attığını hissetmişti.
Gözleri kararınca destek almak için elini yanındaki duvara atmıştı ancak ayakları altından kaydığını hissetmişti üzerine bastığı yerin. Son hatırladığı şey, endişeyle adını seslenen Berk ve Ömer'ken, kendini bu hastane odasında bulmuştu.
Kalbinin reddettiği gerçek, bir kez daha beynini zonklatacak şiddette bir şimşek gibi çaktı aklında. "Doruk..." dedi ağlamaktan kısılan sesiyle, ağlarken.
Halsizliğinin etkisiyle sessizce ağlarken, koridordan "Oğlum..." diyen Nebahat'ın sesini duydu. "Nerede oğlum? Doruk nerede?"
Onun korku dolu sesiyle birkaç saat önce bu soruyu sorduğu anlara gitti. Ardından yine o cevabı duymayı reddederek sertçe kulaklarına bastırdı ellerini.
Üstünde serum iğnesi takılı olan eli, bu hareketiyle acırken, bunu umursamadan çekip çıkardı iğneyi ve yavaşça kalktı yataktan. Ruhsuz adımlarla odadan çıkmak için ilerlerken, kapıyı açtıktan sonra kenarına tutunarak destek aldı ayakta kalabilmek için.
Melisa'nın "Asiye..." diyen telaşlı sesini, Nebahat'a dönüp "Doruk..." diyerek kesti. Karşısındaki kadının dudakları şaşkınlıkla aralanırken bir damla yaş sessizce yanaklarından aşağı süzüldü. "Anne, Doruk... Yok, yok artık. Gitti. Bıraktı beni. Gitmeyeceğim, demişti, bırakmayacağım, demişti. Gitti."
Nebahat destek almak için elini yanındaki duvara koyduktan sonra hâlâ etkisinde olduğu şok yüzünden yavaş hareketlerle çöktü sandalyeye. "Oğlum?" dedi sonra duyduklarını reddeder bir sesle. "Oğlum... Benim oğlum? Doruk... Oğlum benim."
"Seni de şöyle gördüm ya Doruk, ölsem gam yemem artık." "Sana gelen bana gelsin annem, olur mu öyle şey, daha görecek çok güzel şeyin var senin." "Bana diyene bak, ben torunumu bile gördüm." Doruk, onun yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra "Her güzel şeyde birlikte olacağız, birlikte daha çok güzel şeyler yaşayacağız." dedi. (Bölüm 80)
Sonlara doğru acı bir feryat dudakları arasından dökülürken, koşar adımlarla kendilerine doğru gelen Akif'in adımları dondu duyduğu sesle. Asiye ağlayarak olduğu yere çökerken, "Baba, abim..." dedi Melisa ağlaması arasında. Cümlesini tamamlayamadan kollarını babasına sarıp ağlamaya devam ederken, Nebahat'ın "Oğlum..." diyen fısıltı gibi sesi doldurdu kulaklarını.
"Ben yolladım." dedi Asiye donuk bakışlarla. "Ben ütüledim kıyafetlerini, valizini ben hazırladım. Öptüm, sarıldım. Arkasından bakarken el salladım ben. Ben uğurladım onu, onu eceline ben kendi ellerimle yolladım."
Akif, onun yanına gelip diz çöktükten sonra "Senin ne suçun var güzel kızım," dedi. "Bilemezdin ki böyle olacağını." "Hissetti Doruk, istemedi gitmeyi. Ben yolladım onu, git, dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...