Ortalığı yangın yerine çevirdikten sonra nasıl damlıyorum ama buraya? Sizi kırmak, üzmek gibi bir amacım asla yoktu ama yine de içimde tutamadım daha fazla. Anlayışla karşıladığınız için teşekkür ederim, bu durumu birlikte düzelteceğimize inanmak istiyorum.
Aslında bölüm atmak gibi bir amacım yoktu ama günü güzel kapatalım istedim ve bölümü bekletmemeye karar verdim. Yorumlarınız her zaman önemli ve değerli ama özellikle bu bölümde okuyan herkesin en azından bir yorumla fikrini belirtmesini rica ediyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Bu bölüm benim için çok güzel, çünkü kitabın en başından beri kurgusunu yapıyorum bu bölümün. Birçok kez denedim, en iyi şekilde yazmaya çalıştım. Dokusuna zarar vermemeye çalışarak çok kez değiştirdim ve ortaya bu bölüm çıktı.
Ben çok severek, bazı yerlerde gözlerimi doldurarak, yer yer duygulanarak yazdım. Umarım siz de seversiniz.
İyi okumalar.
🥂🔥
23 Gün Sonra, Sapanca
Önünde durdukları yere baktıktan sonra "Doruk..." diyen Asiye'nin sözünü "Asiye, ben seni çok seviyorum." diyerek kesti Doruk. "Her şeyden çok, herkesten çok, kimseyi sevmediğim kadar çok. Kaçmaya çalıştım, uzaklaşmaya çalıştım ama her yolun sonu sana çıktı. Sen olmadan aldığım nefes bile bıçak gibi batıyor kalbime, çok seviyorum seni. O kadar çok seviyorum ki sanki zaman sadece senin yanında akıyor, hayat sadece senin yanında güzel, dünyayı güzelleştiren sensin sanki. Asiye, ben o kadar çok seviyorum ki seni, sanki her şeye karşı hissettiğim sevginin temeli sensin, senin sayende sanki hepsi. Mesela bu çiçeklerin etrafa yaydığı koku, senin sayende bu kadar güzel sanki. Asiye, ben seni çok seviyorum. Öyle büyük ki içimdeki sevgin, bana bile yer kalmamış ama yine de sen her şeye bedelmişsin gibi. Seni çok seviyorum Asiye, bir daha kimseyi sevemeyeceğim kadar çok."
Asiye'nin ellerini kendi elleri arasına aldıktan sonra "Bana hayal kurmayı sevdiren kadın..." dedi Doruk. "Bana nefes olan, canımdan öte bir can veren kadın..."
"Birlikte uyandığımız gün bana ne dediğini hatırlıyor musun Asiye, ben hiç unutamadım. Ihlamur çiçekleri kadar imkansızdık senin gözünde. Ama hayatta imkansız diye bir şey yoktur." dedikten sonra önlerinde durdukları küçük ağaca çevirdi bakışlarını. "Ihlamurlar çiçek açmış, bak."
"Benim adım da Doruk'sa sen tekrar bana geleceksin." diyen adam ile bu sefer o gülerken "Benim sana gelmem için şey olması lazım, ıhlamurların çiçek açması falan. O zaman birlikte ıhlamur çiçeklerini toplarız hem, ayısın ya sen hoşuna gider doğayla iç içe olmak." dedi. "Bu laflarını sakın unutma ufaklık, çünkü bana geldiğin gün ıhlamurlara çiçek açtıracağım."
"Bu? Nasıl?" "Bana geldiğin gün ıhlamurlara çiçek açtıracağım, demiştim sana. Ben ıhlamurlara çiçek açtırdım Asiye, sen de bana gelecek misin şimdi?"
"Doruk..." "Biliyorum, çok üzdüm seni. Seni de oğlumuzu da çok üzdüm. Şimdi çekip gitsen buradan, nedenini sormaya bile hakkım yok, biliyorum. Sana bu kadar büyük haksızlıklar yapmışken, karşına böyle bir şeyle gelmek, senden bir de sevgini istemek sana yaptığım en büyük saygısızlık belki gözünde. Ama..." dedikten sonra Asiye'nin ellerini bırakmadan önünde iki dizinin üstüne çöktü Doruk, diyeceklerinin yükünü kalbinde olduğu gibi omzunda da hissetmişti sanki, çaresizdi. "Ama ben seni çok seviyorum." dedi. "Çok, her şeyden çok. Dünyayı senden ibaret gibi görecek kadar çok, her baktığım yerde seni görecek kadar, olmadığını bildiğim yerlerde bile seni arayacak kadar çok. Çok seviyorum seni Asiye, kendimden bile çok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
Hayran KurguAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...