Selam, n'aber?
(Burada önceden yazanları görmemiş gibi yapıyoruz, bisiyokbisiyo-)
Önceki bölümün devamı bu, ben çok severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.
Yeni bölüm için sınır: 75 oy ve 25 farklı kişiden yorum.
İyi okumalar.
🥂🔥
Asiye gülümseyen gözlerini etrafında gezdirdikten sonra gelinliğini yürümesine engel olmayacak şekilde kaldırdı ve orkestraya doğru yürüdü. Birkaç saniye sonra müzik kesilip de "Herkese iyi eğlenceler dilerim öncelikle," dediğinde sırtı dönük olan Doruk'un bakışlarının kendisine dönüşüne şahit oldu.
Tüm gözleri üzerinde hissetse de bakışlarını odakladığı kişiden -sevdiği adamdan- çekmeden "Umarım iyi vakit geçiriyorsunuzdur." diye devam etti. "Çok vaktinizi almayacağım ama yine de söylemek istediğim birkaç şey var. Doruk'a, artık biricik eşim olan adama aşkımı bir şekilde göstermeye çalıştım hayatımda olduğu süre boyunca, ama bugün bizim günümüz ve herkes bizi dinlesin istiyorum."
Karşısındaki adamın dolu gözlerini görünce kendi gözlerinin de doluşuna engel olamadı. "Bir mucize gibi Doruk'un hayatıma girişi, zaten mucizenin ta kendisi o. Doruk'u tanıdığım ilk andan itibaren hayatıma öyle bir değdi ki eli, bir daha asla eskisi gibi olamadım."
Hatırladığı anılar, sesinin titremesine sebep olurken, "Böyle anlatınca masalsı gelse de bizimki daha çok modern tiyatroda bir trajedi piyesi gibiydi." dedi. Son söylediği şey ile Doruk'un gülüşünü görünce gülümsedi ve "Ama hiç ummadığımız bir yerden filizlendik biz, aşkımız çiçeklendi kurak bir toprakta. Hani bir kayayı balyozla bölemezsiniz ama arasından bir papatya yeşerir ya, öyle bizim birbirimize olan sevgimiz." diye devam etti.
"Birlikte çok şey yaşadık, her duyguyu birbirimizde tattık. Bazen yol ayrımına uğradık ama kopamadık, yine bir şekilde bağlandı o yol. Sonra ben yürüdüğüm yolun değil, varacağım noktanın Doruk olduğunu öğrendim. Kalbimin tek istikametiydi o, diğer her yön kayboluştu benim için."
Göz pınarlarında biriken yaşların düşmesine engel olmak için birkaç saniye durdu Asiye ve dolu gözlerine rağmen gülümseyerek kendisini izleyen adama baktı. "Sonra aslında onun benim için daha fazlası olduğunu fark ettim. Dışardan bakınca sevgilim, oğlumun babası olan adamın gözlerinde sadece bana bakarken olan ışığı gördüm, o ışık aydınlattı yolumu. Bazen kayboldum, pusulam oldu. Karanlıkta ışığına sığındığım mum, sandalda salladığım kürek..."
"Hayatın önüme çizdiği yolda neye ihtiyacım olsa benim için ona dönüştü sevdiğim adam, ne zaman düşsem bana uzanan el oldu. Ben hiç yalnız kalmadım o hayatıma girdikten sonra, kimseye iyi olduğum yalanını söylemedim, anladı hep bir bakışımdan."
Elini hafifçe havaya kaldırarak Doruk'u gösterirken "Ve bugün sevgilim, eşim, hayat arkadaşım..." dedi. "Doruk, benim her şeyim. Kaderin karşıma çıkardığı hazinem, kıymetlim. Teşekkür ederim sevgilim, beni bulduğun için, hayatımın tüm renklerini oluşturduğun için. Kalbimin her atışı senden ibaret, senin için."
Ona doğru birkaç adım attı Doruk ve kendine uzanan elini tuttuktan sonra üstüne bir öpücük bıraktı. Yanında durduktan sonra kolları arasına aldı onu ve omuzlarından aşağı dökülen saçlarına bir öpücük bıraktı.
Ellerini birbirine geçirdikten sonra karşısındaki kalabalığa döndü ve "Birkaç şey de benim söylemem gerekiyor sanırım ama yanımda öyle bir kadın duruyor ki şu an elimi tutuyor oluşu bile aklımı başımdan alıyor." dedi. Olduğu yerde bir adım geriye gittikten sonra Asiye'ye döndü ve bir iç çekerek onu süzdü. Sonrasında ise ondan bağımsız gibi döküldü kelimeler dudaklarından. "Asiye'm, imkansızım, ıhlamur çiçeğim, yağmurum, yağmur yüreklim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...