Selam, n'aber?
Bölüm yayınlama konusunda bazı arkadaşlarla hâlâ anlaşamadığımızı görüyorum. Öncelikle bir insanım, okuduğunuz şeyleri bir makine yazmıyor. Dolayısıyla uyuma, dinlenme gibi temel ihtiyaçlarım var. Bu yüzden saat 04.30 ve benzeri saatlerde bana "Bölüm nerede?" diye sorulmasını saçma buluyorum açıkçası.
Onun dışında daha önce de söylediğim gibi teşhisi henüz tam koyulamamış bir hastalığım var ve haftanın iki gününü hastanede geçiriyorum. Zor bir süreç, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpranıyorum bu süre zarfında.
Okuduğunuz kitabın devamını tabi ki merak edip sorabilirsiniz ama hoşgörü ve nezaket çerçevesi içinde lütfen. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.
Sınır konusunda konuşmaktan korkuyorum nazar ederim diye gvhgcxhjvxcgj yeni bölüm için sınır: 80 oy ve 27 farklı kişiden yorum (askim çünkü yüksek olunca daha çabuk dolduruyorsunuz?)
Ben bölümü severek yazdım, umarım siz de seversiniz.
İyi okumalar.
🥂🔥
Asiye yatağın üstüne yatırdığı oğlunun kendine bakışına güldükten sonra üstüne eğildi ve bir öpücük bıraktı boynuna. Odayı Atlas'ın gülüş sesi doldururken "Ya anneciğim ne kadar büyüdün," dedi. "Daha dün gibi karnımı sevip tekmelerini hissettiğim günler."
Atlas, ona anlamadan bakarken "Şimdi büyüdün de gülüyorsun bana." dedi duygulandığını belli eden sesiyle. Ardından ise aklına gelen anıyla gülmeye başladı. "Baban güldüğünü ilk iddia ettiğinde 3 günlüktün daha, ona gerçekten güleceğin günlerin geleceğini anlatırken bir gülüşünün bu kadar büyüleyici olacağını düşünmemiştim hiç."
"Ben ömrümü veririm sen gül diye anneciğim." dedi. "O kadar güzel gülüyorsun ki sen, hep gül diye ömrümü veririm ben."
O, tekrar oğlunu öpmek için eğildiğinde saçını eline doladı Atlas ve çekiştirmeye başladı. "Oğlum ne yapıyorsun," dedi saçını onun elinden kurtarmaya çalışırken. "Atlas, anneciğim hadi bırak saçımı."
Atlas, sesli bir şekilde gülerken avuç içine annesinin saçını sıkıştırdığı elini ileri geri oynatınca canının acıdığını hissetti Asiye. "Atlas..." derken bir yandan onun tutuşundan kendini kurtarmaya çalışıyordu Asiye.
Boştaki eliyle oğlunu gıdıklamaya başladığında odayı oğlunun kahkahası doldururken nihayet kurtulan saçıyla bir nefes verdi. "Sen çok yaramaz bir çocuk oldun." dedi onu kucağına alıp tekrar öpmeden hemen önce.
Çalan kapıyı duyunca "Aa," dedi Atlas'ın dikkatini çekmek isteyerek. "Atlas'ın babası gelmiş." "Baba!" diyen oğluna güldü ve "Evet anneciğim, baban geldi." dedi. "Hadi gel, kapıyı açalım babana."
Kapıyı açtığında karşısında babasını gören Atlas ağır hareketlerle ellerini çırparken "Baba!" dedi. "Babam." dedi Doruk, oğlunu kucağına alırken.
Gülümseyerek "Hoş geldin." derken, Atlas kafasını babasının omzuna yaslayınca "Annenin saçını çek, babaya sarıl, oh ne güzel." dedi Asiye yalandan bir sitemle.
Ona kızdığını sanan Atlas, dudaklarını büzüp ağlamaya hazırlanırken, "Hayır anneciğim," dedi Asiye, ona yaklaşıp. "Kızmadım sana, şaka yaptım ben."
Oğlunun avuç içine bir öpücük bırakırken etrafı kızaran gözleri ve büzdüğü dudağıyla kendisine bakan oğluna gülümsedi ve "Gelmek ister misin bana?" dedi kollarını ona doğru açarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanficAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...