Selam, n'aber?
Son bölümün üstüne çok geçmeden sınır dolduğu için mutluyum, özlüyorum küçük bebeğimi.
Bölüm hakkında söylemek istediğim bir şey yok. Ben severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.
Yeni bölüm için sınır: 70 oy ve 25 kişiden yorum.
İyi okumalar.
🥂🔥
Asiye, havluya sardığı oğlunun üşümesinden korktu oda sıcak olmasına rağmen ve ısınması için sobanın yanına bıraktığı küçük kıyafetlerini eline aldıktan sonra giydirmeye başladı. Çoraplarını da ayağına geçirdikten sonra yatırdığı koltuktan kaldırıp kucağına aldı ve "Mis kokulum." deyip bir öpücük bıraktı boynuna.
Kendisinden ayırdığı oğlunun gülümsediğini görünce "Ya sen ne ara gülecek kadar büyüdün?" dedi başını, göğsüne yaslarken. "Güzel oğlum benim." dedi elinin üstüne bir öpücük bıraktıktan sonra. Üzerindeki ince kazağı sıyırdıktan sonra küçük oğlunu emzirirken, aklında istemsizce canlanan anılar ise dişlerini, dudaklarına geçirdi.
O an annesinin "Asiye'm," diyen sesin sevdiği adama ait olmasını tercih ederdi ama bozuntuya vermeden "Efendim anne?" dedi. "Sen ver torunumu bana, biraz uyu hadi. Gece uyumadı, seni de huzursuz etti." "O iyi olsun da ben huzursuz olmaya da razıyım."
"Güzel kızım benim," dedi annesi yanına oturup kızının kıvırcık saçları üzerinde ellerini gezdirirken. "Ne güzel anne olmuşsun sen böyle, bana hiç büyümeyecekmişsin gibi gelirdi." "Anne..." "Asiye, biz sana sırtımızı çevirmedik kızım, canımızın bir parçasını koparıp attık sen bu evden giderken." Konuşmanın geldiği yeri fark ederken oturuşunu dikleştirdi Asiye istemsizce ve güç almak için oğluna çevirdi bakışlarını, Doruk yoktu ama Atlas buradaydı.
"Biz babanla evlendik ama bir türlü çocuğumuz olmadı Asiye, bir türlü kucağıma alamadım bebelerimi, hepsi daha karnımdayken bırakıp gitti beni." Eli, kızının saçlarını okşarken, "Bir tek sen..." dedi. "Sen tutundun bana, sen güldürdün yüzümüzü. Seni kucağıma aldığım ilk an, sanki hiç bırakmayacağını söyler gibi tuttun elimi, amma ağlamıştım."
Bir nefes verdikten sonra "Senden sonrası da öyle devam etti, biz çok istedik bir çocuğumuz daha olmasını ama olmadı, sen bizim mucizemizdin, öylesin." diye devam etti. "Seni bu evden göndermek, 'Git.' demek o kadar zordu ki... Kaç gece uyku girmedi babanın gözüne, bir şey de diyemedi. Telefonda da olsa senden haber alamamak içimizi kurt gibi yiyip bitirdi ama laf çıkmıştı ya ağızdan bir kere, gelmeni isteyemedik. Sadece bebeğinin haberi geldi, yanında olamadım diye kahroldum kızım ama gelemedik işte. Allah biliyor ya, siz el öpmeye gelmeseniz biz yine gelmezdik."
"Ben..." dedi Asiye bakışlarını ellerine indirirken. Ardından içindeki nefesi serbest bıraktı ve "Kızlar annelerinin kaderini yaşarmış gerçekten anne." dedi. "O ne demek, o?" "Ben, bebeğimi kaybediyordum." dedi Asiye, Atlas'ı kendine bastırdığını fark etmezken. "O gün, buradan çıktıktan birkaç saat sonra... Doktor çok stres altında kaldığım, çok üzüldüğüm için olduğunu söyledi. Ben, Atlas'ımı kaybediyordum anne, canım gidiyordu benim."
Kızının başını göğsüne bastırdıktan sonra saçlarına bir öpücük bıraktı annesi ve "Ama bak, yavrun kucağında." dedi. "Sımsıkı sarıl ona, sakın sırt çevirme, tamam mı? İnan, giden candan gidiyor."
🥂🔥
Annesinin dizlerinde yattığı uykudan Atlas'ın sesini duyunca kalktı Asiye. Uzandığı koltukta oturur pozisyona geldikten sonra annesinin de oturur bir vaziyette uyuyakaldığını görünce bir gülümseme yayıldı yüzüne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...