Selam, n'aber?
Çok özledim Beyaz Şarap'ı ve sınır dolunca yarını bile beklemek istemedim gshdghsajgd
Ne ara 40.bölüme geldik ya, daha dün gibi ilk bölümü yayınlayışım. Çocuklar çok hızlı büyüyor gerçekten, geçen bu süreçte 30K olduk, hatta geçtik bile. Yanımızda olan, oy veren, yorumlarını esirgemeyen herkese teşekkür ederim.
Yaklaşık 1 saattir yorum cevaplıyorum ve çok özlemişim uzun uzun yorum cevaplamayı, çok mutlu oldum cevaplarken. Yazdığınız şeyler çok güzel, teşekkür ederim hepsi için.
Ayrı bir parantez açmak istediğim konu twitter kullanan arkadaşlarım. Çoğunun kitabı severek okumasına rağmen hayalet okuyucu olduğunu biliyorum ve bu beni çok üzüyor. Yaptığınız editler, kolajlar için etkileşim beklediğinizi hatta bunun için fandomun aktif olduğu saati beklediğinizi biliyorum. Her birinizin emeklerine saygı duyuyorum ama lütfen siz de benim emeğimi görmezden gelmeyin.
Bu bölümü çok severek ve eğlenerek yazdım, umarım siz de seversiniz.
YENİ BÖLÜM İÇİN SINIR: 70 OY VE 25 FARKLI KİŞİDEN YORUM (Bu konuda da söylemek istediğim şey şu ki sınır ile birlikte daha önce vote listesinde bile adını görmediğim kişilerin yorum attıklarını gördüm. Okuyup beğeniyorsanız lütfen bunu belirtmekten geri kalmayın, çünkü gerçekten çok fazla emek veriyorum. Sizin birkaç dakikada okuduğunuz bölüm için ben saatlerimi harcıyorum, bu yüzden beni anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.)
İyi okumalar.
🥂🔥
Odaya geldiğinden beri yaptığı gibi yatağında uyuyan Atlas'a birkaç saniye değişik bir yüz ifadesiyle baktıktan sonra "Ya şimdi bu gerçekten senin çocuğun mu?" dedi Berk, Asiye'ye. Ömer, onun bu haline daha fazla dayanamayarak "Yok, kaçırdım ben. Çocuk kaçırdım." dedi bıkkın bir şekilde. "Ne yapalım seni inandırmak için, onların çocuğu işte."
"Kabullenmesi kolay mı sanıyorsun?" diyen Berk'in yanında durduktan sonra Doruk'u göstererek "Ben, bunun baba olduğuna inandım." dedi. "Bence benimki daha zor." Doruk kaşlarını çatarak ona "Sen kimin tarafındasın ya?" deyince "Kardeşim ben sadece olayı anlatmaya çalışıyorum." dedi Ömer.
Berk, Asiye'nin yanına oturduktan sonra dolu gözleriyle ona bakarken "Ben şimdi dayı mı oldum?" deyince gözlerine dolan yağmur bulutlarını hissetti Asiye ve hüzünlenen yüzüne rağmen kafasını aşağı yukarı sallayarak cevap verdi ona.
Kollarını Asiye'ye sardıktan sonra alnını, omzuna yasladı Berk ve "Ben ne desem bilmiyorum." dedi. "Bir şey deme zaten, o kadar yüksek sesle konuşuyorsun ki çocuğu uyandıracaksın."
"Ya yok, o daha anlamaz ne olduğunu." "Neden anlamasın, salak mı benim çocuğum?" "Ya aşkım, daha birkaç saat oldu Atlas doğalı, hatta muhtemelen daha doğduğunun farkında bile değil. O yüzden anlamaz."
"Ne demek doğduğunun farkında değil ya?" dedikten sonra Atlas'a döndü ve "Oğlum, uyan babacığım. Bak, geldik, son durak burası." dedi. Asiye gülerek kolunu ona uzatıp "Doruk ne diyorsun?" dedi. "Bırak, uyusun çocuk." "Aşkım uyansın işte, bir anlasın doğduğunu, sonra yine uyur."
Çalan kapı, aralarındaki konuşmayı bölerken, içeri giren hemşire "Emzirme saatiniz geldi." dedi. Diğerleri odadan çıkarken, Doruk "E uyuyor ama." dedi az önce uyanmasını isteyen kendisi değilmiş gibi.
Hemşire ona gülümsedi ve "Bakalım bu küçük beyin ayakları neredeymiş?" dedikten sonra topuklarını sıkınca "Ne yapıyorsunuz?" dedi Asiye telaşla. "Canı yanmaz, merak etmeyin." Atlas, uykusundan ağlayarak kalkınca "E ama ağlıyor." dedi Doruk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...