Selam, n'aber?
Siz sınırı çabucak doldurunca ben de bekletmeden bölümü alıp geldim. Elimdeki stok bölüm sayısı çok azaldı, o yüzden elimden geldiğinde bölümleri aksatmamaya çalışarak devam edeceğim.
Bölüme geçmeden, önceki bölüm hakkında konuşmak istiyorum. Hatırlarsanız 42.bölümde Asiye ve Melisa konuşurken öğrenmişti Asiye, ilişkilerini. O zaman Atlas'ın yeni doğmuş olduğunu referans alırsak ne kadar süre boyunca Doruk'tan gizlediklerini daha net anlayabilirsiniz.
Doruk'un kırıldığı kısım da tam olarak burası, bunu bilen herkes ondan uzun süre boyunca saklıyor ve bunlar en güvendiği kişiler.
Soranlar için kısaca özetlemek istedim, umarım anlaşılır olmuştur.
Ben bölümü severek yazdım, sizin de severek okuyacağınızı umuyorum.
Yeni bölüm için sınır: 70 oy ve 23 farklı kişiden yorum
İyi okumalar.
🥂🔥
Doruk kolundaki saate baktıktan sonra sıkıntıyla bir nefes verdi, sabah olmak üzereydi. Çok başkaydı planları bugün için. Birkaç saat sonra yola çıkacaklardı mesela, balayından ziyade birlikte vakit geçirmekti istekleri.
Yatağın üstüne oturduktan sonra yüzünü elleriyle örttü ve "Ne oluyor böyle ya?" dedi çaresizlikle. Asiye'yi de Atlas'ı da ağlatmıştı bu gece, gülüşlerine ömrünü verirdi oysa. Yavaşça kalktı oturduğu yataktan ve sessiz olmaya dikkat ederek çıktı odadan.
Salona geldiğinde koltukta oturur halde uyuyakalan Asiye'yi ve yeni uyandığı kısık gözlerinden belli olan oğlunu gördü. Yanına gittiğinde elini kendisine uzatarak "Baba!" diyen oğlunu kucağına aldı ve "Sessiz ol oğlum, annen uyuyor." dedi.
Anlamadan kendisine bakan oğlunun avuç içine bir öpücük bıraktı ve "Özür dilerim babacığım," dedi. "Korkuttum seni de." Bakışları, Asiye'yi bulduğunda ağladığı anlar zihninde canlanınca yumdu gözlerini. Yüzünde gezen küçük elleri hissedince bakışlarını oraya çevirdiğinde ciddi bir iş yapar gibi ağzını hafifçe aralamış, geriye doğru kaykılmış yüzünü seven oğlunu gördü. Bu, onu güldürürken, oğlunu kendine çekip bir öpücük bıraktı boynuna.
Birlikte Atlas'ın odasına geldiklerinde onu beşiğine bıraktı ve "Ben hemen geleceğim babacığım, bekle beni, tamam mı?" dedi sanki bir yere gidebilirmiş gibi. Tekrar salona geldiğinde bir iç çekerek baktı Asiye'ye, koltuğun önünde durduktan sonra yüzüne düşen saçlarını geriye aldı ufak bir hareketle.
Burada yatarsa her yeri ağrıyacaktı sabaha, bu düşünceyle kucağına aldı onu. Göğsüne sokulan kadın, gözlerinin dolmasına sebep olurken, ondan yayılan kokuyu bir nefesle içine çekti. Birkaç gün önce bugünü konuşurken gülerek demişti Asiye "Alacak mısın beni kucağına?" diye. Duyduğu soru ile o da gülmüş ve "Alayım mı?" demişti.
"E al tabi Doruk, bir kere evleneceğiz sonuçta. Hem ileride çocuklarımıza anlatırsın, düğün günü annenizin ayakları yere basmıyordu, diye." "Çocuklarımız, diyorsun, anladım." diyen Doruk'a güldükten sonra "Her şeyin işine gelen kadarıyla ilgilenmek zorunda mısın?" dedi.
"Evet." dedikten sonra güldü ve "Asiye belim ağrıyor benim ya," dedi Doruk. "Yani düğün gecemizde başka sebeplerden belimin ağrımasını tercih ederim." diye devam edince "Doruuk!" diyerek gözlerini büyüttü Asiye.
Onun tepkisine güldükten sonra boynuna bir öpücük bırakan Doruk'u omzunu yukarı kaldırarak itti Asiye ve "Ben anlamam," dedi. "Kucağında gireceğim eve." "E seni kucağıma alırsam Atlas ne olacak, arabada mı bırakalım çocuğu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...