42| Kalbinin İkizi

1.3K 97 317
                                    

Selam, n'aber?

Yani cidden sonunda doldu sınır, bu sefer çok mu geç doldu, yoksa bana mı öyle geldi anlamadım. Ama bu bölümü sizle buluşturmak için sabırsızlanıyorum, her duyguyu tadacağımız, güzel bir bölüm oldu bence.

Bölüme geçmeden önce kitap tanıtımı için kullanacağım bir twitter hesabı açtığımı da söylemek istiyorum. Takip etmek isteyenler için linke profilimdeki duyurular kısmından ulaşabilirler.

YENİ BÖLÜM İÇİN SINIR: 70 OY VE 25 FARKLI KİŞİDEN YORUM

Ben bölümü severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.

İyi okumalar.

🥂🔥

"Ya gülümsedi, diyorum. Niye inanmıyorsunuz bana?" "Lan oğlum," dedikten sonra daha sakin bir tonda "Bu çocuk daha 2 günlük, nereden bilsin gülmeyi?" diye devam etti Akif. "3 günlük." "Ha 3 günlükse tamam o zaman, ya sabır ya." "Anneciğim niye inanmayalım biz sana? Sadece Atlas daha çok küçük, o yüzden gülümsediğinin farkında değil. Onu demek istiyor baban."

Asiye, kucağındaki Atlas ile odaya girince "Gel babacığım," dedi Doruk doğrularak. "Gel, gül bir kere daha da görsünler. Görsünler bakalım, sen gülebiliyor musun?" "Doruk..." "Asiye sen de mi inanmıyorsun bana ya? Güldü işte, hayal mi gördüm ben?"

"Aşkım, o şu an yaptığı her şeyi bilinçsizce yapıyor, niye kabul etmek istemiyorsun?" "Erken bilinçlenmiş olamaz mı yani? Belki çocuk bilinçli bir vatandaş olarak doğdu." "Üzgünüm sevgilim ama Atlas daha sadece beni tanırken, düşüncelerin çok büyük kalıyor."

"Ne demek, sadece beni tanıyor? E ben? Ben neciyim tam olarak ona göre? Babayım ben, baba, saksı değilim." "Babasın tabi, tabi saksı değilsin ama Atlas daha çok küçük. Sadece beni tanıyor, üzgünüm." "Neden seni tanıyor sadece, belki seni değil, beni tanıyor?" "Doruk, ben doğurdum onu. Ben emziriyorum falan ya hani, ondan."

"Oğlum beni de sevmen için ne yapmam lazım, emziremem ki ben seni." "Ya Doruk," dedi Asiye gülerek. "Kızım sen geç otur, bakma bizim oğlana. Kucağında bebekle ayakta kaldın." Asiye yavaşça koltuğa oturduktan sonra kucağındaki bebeğini Nebahat'a uzattı yavaşça. "Bu ne güzellik böyle, maşallah sana."

Nebahat, yanında oturan Akif'e yaklaştıktan sonra "Baksana şuna," dedi bakışlarını ona çevirmeden. "Akif aynı Doruk'un bebekliğine benziyor." "İŞTE BU YA!" "Oğlum sakin, çocuk uyuyor." "Bana benziyormuş, duydun mu Asiye?"

Asiye bir şey demeden "Bence Doruk'tan çok Melisa'nın bebekliğine benziyor." diyen babasına döndü Doruk ve "Yok artık ya," dedi. "Melisa nereden çıktı şimdi? Hayır yani, bir o eksikti." "Ne demek nereden çıktı ya, pis Doruk. Kardeşinim ben senin. Ayrıca Atlas benim yeğenim, ne var yani bana benzediyse?" "Yok yok, hiç benzemiyor Melisa'ya. Aynı ben."

Oturduğu yerden kalktıktan sonra oğlunu kucağına aldı. Boynuna bir öpücük bırakırken, kokusunu içine çekince gülümsedi Asiye. Öyle öperdi hep, kokusundan biraz da kendine çalmak ister gibi, derin derin koklayarak.

Küçük bir öpücük daha bıraktıktan sonra gülümseyerek oğluna bakıyordu ki "Oğlum öpme çocuğu öyle," diyen annesine döndü. "Bebek öyle çok öpülmez." "Niye ya? E öpmeyeceksem ne yapacağım? Sürekli uyuyor zaten, ne zaman oynayacağım ben bu çocukla?"

"Oğlum az önce kendin demedin mi 3 günlük diye? Uyuyacak tabi, uyuyacak ki büyüsün." "Bence uyumadan da büyüyebilir." derken koltuğa oturdu Doruk. "Oğlum ama biraz çabuk büyü sen de, ben hiç böyle hayal etmemiştim." "Nasıl hayal etmiştin tam olarak?" "Ya aşkım, hani biz bu çocukla oyun oynayacaktık?" "Daha o evreye gelmedik sevgilim, şimdilik ninni söyleyerek uyutma kısmındayız."

BEYAZ ŞARAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin