Selam, n'aber?
Açıkçası ne bölüm atmaya ne de yazmaya hevesim kaldı. Çünkü bir türlü dolmak bilmeyen sınırlar yüzünden sabrımın dibini sıyırıyorum artık. Ben kimseyi üzmemeye, kırmamaya, bölümleri elimden geldiğince çabuk atmaya çalıştıkça etkileşimsizlik artıyor ve bu durumdan çok rahatsızım. Eğer böyle devam edecekseniz ben kitaba devam etmeyi istemiyorum. Bu bölümün sınırı da sakız gibi uzarsa stoktaki bölümleri ve aklımdaki kurguyu yok sayıp üzülerek finali yayınlayacağım.
Yeni bölüm için sınır: 80 oy ve 27 farklı kişiden yorum.
İyi okumalar.
🥂🔥
Doruk uyandıktan sonra dirseği üzerinde doğruldu ve yanında uyuyan oğluyla onun yanındaki karısına yüzündeki gülümsemeyle baktı.
Parmağını Atlas'ın burnuna sürttüğünde yüzünün buruştuğunu görünce güldü. Birkaç kez daha aynı şeyi yaptığında annesine dönen oğluna karşılık gülerek iki yana salladı kafasını.
Asiye kendine sarınan kolları hissedince gözlerini açtı ve küçük oğlunu gördü. "Annem." deyip saçlarına bir öpücük bıraktıktan sonra izlendiğini hissedince Doruk'a döndü ve yüzündeki gülümsemeyle kendisini izlediğini gördü.
Ona gülümseyerek bakarken gülüşünü sevmek isteyerek yüzüne çıkardı elini. Doruk avuç içine bir öpücük bıraktığında gözlerini kapattı huzurlu bir yüz ifadesiyle.
Bakışlarını Atlas'a çevirirken "Ne oldu benim oğluma?" deyince "Birazcık gıdıklandı." diyen Doruk'a karşılık güldü. "Anneciğim," dedi oğlunun alnına düşen saçlarını geriye çekerken. "Bak, kim gelmiş!"
Atlas gözlerini aralayıp uykulu gözleriyle kendisine bakınca gülümsedi Asiye ve bir öpücük bıraktı oğlunun alnına.
"Oğlum." diyen sesle arkasını dönen Atlas, babasını görünce gülerek "Baba!" dedi. Oğlunu kolları arasına alırken "Babam." dedi Doruk.
Oğlunun saçlarına, boynuna birkaç öpücük bırakırken yüzündeki gülümsemeyle onları izledi Asiye. Atlas kafasını babasının omzuna dayayınca "Güzel oğlum benim." dedi Doruk, oğluna sarılırken.
Atlas gülerek Asiye'ye döndükten sonra "Anne!" dedi. "Anneciğim, baban mı gelmiş?" "Geleceğim tabi, nereye gidersem gideyim sonunda size geleceğim." dedikten sonra Asiye'nin saçlarına bir öpücük bıraktı Doruk.
Kollarını Asiye ve Atlas'a sardıktan sonra güldü ve bileğindeki güneş dövmesini kastederek "Hiçbir Güneş sizin kadar ısıtmıyor içimi." dedi. "Hiçbir gün ışığı, gülüşünüzden parlak değil."
Asiye, ona gülümserken aralarındaki oğluna sardı kollarını ve başını Doruk'un göğsüne yasladıktan sonra "Seni çok seviyorum." dedi.
🥂🔥
2 Gün Sonra
"Asiye," diyen Doruk'a dönmeden "Efendim?" diyerek cevap verdi Asiye. Elindeki mama dolu kaşığı oğluna uzatırken "Aç anneciğim ağzını, haaam." deyince gülerek "Haaaam." dedi Atlas ve kaşıktaki mamayı yuttu.
"Ben diyorum ki, Atlas'ı annemlere bırakıp Sapanca'daki eve mi gitsek?" "Neden?" "Bunalmadık mı iş, okul derken?" "Yok, onu demiyorum. Neden Atlas'ı da götürmüyoruz?"
"E güzelim hiçbir farkı olmayacak ki, sen yine çocuk bakacaksın orada." "Olsun ben hem oğluma, hem keyfime bakarım." "Asiye sen daha konuşurken benim yüzüme bakmıyorsun Atlas'la ilgilenmekten."
"Yük mü oldu çocuğum sana?" "Ya ben öyle mi dedim? Atlas, benim canım, ne demek o öyle? Ben sadece sen biraz rahat et, dinlen istiyorum."
Asiye kararsızca ona bakarken, "Anne mama." diyen oğluna döndü ve bir kaşık daha mama verdi ağzına. "Bir gece kalır, ertesi gün öğlen döneriz. Zaten akşam erken uyuyor, akşam üstü gitsek sadece birkaç saat bizsiz kalmış olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞARAP
FanfictionAsiye Eren ve Doruk Atakul... Hayat onları zıt kutupların birbirlerini çekmesi misali buluşturdu ve bir yol çizdi önlerine. Bu yolu nasıl yürüyeceklerini ise onlar seçecekti: el ele mi, yoksa birbirine mecbur olarak mı? Bambaşka bir şekilde başlayan...