Belimden enseme doğru yayılan acının verdiği hissin tarifini geçtim, bedenime yayılan sıcaklık uyuşturuyordu beni. Damla ise n'olduğunu anlayamamış bir şekilde bedenimin altından sıyrılıp önce etrafa sonra yerde yüzüstü yatan bana baktığında bir çığlık koptu dudakları arasından. Elini sırtımda gezdirip dokunduğu kana bakarak, "Misha..." diye mırıldandı önce. Sanırım bir tür şoktaydı ve benimse bir dakika daha dayanacak gücüm kalmamıştı. Acıyla yutkunup, "Damla," diyebilmiştim. Helikopterden inen pilot koşarak yanımıza gelirken bir sniper mermisini de o yediğinde Damla yeniden bir çığlık attı. Ardından üzerime kapanarak, "Misha ölme... Ölme Misha!" dediğinde kolunu tuttum. Azalan gücümden dolayı fısıltıyla çıkan sesimle, "Hedef sensin, helikoptere bin," dedim nefes nefese.O sırada kulaklıktan gelen Gurbet'in sesi, "Damla!" demişti. Damla ise elini kulağına götürüp ağlayarak, "Misha'yı vurdurlar!" diye, bağırdı.
Araya giren İnce'nin sesi, "Misha mı vuruldu? Damla neredesiniz? Kandilli'de mi?" diye bağırdı hırçınca. Damla ağlamaya devam ederken, "Evet, helikopterin önündeyiz!" dedi.
İnce telaşla bağırarak, "Damla helikoptere binin, hemen!" dediğinde Damla ayağa kalktı. Helikopterin kapısını açtıktan sonra yere eğildi. Kollarıyla bedenimi sarmalayarak beni helikoptere doğru sürüklediğinde yanan canımın acısıyla inledim. İçeriye girdiğimizde kapıyı kapatarak üzerindeki çelik yeleği çıkarttığında, "Giy şunu." dedim acıyla inlerken. Ama o ise beni dinlemeyip üzerindeki siyah tişörtü de çıkarttı. Ağlayarak, "Bir şey olmayacak, hiçbir şey olmayacak." dedi. Önce üzerimdeki paltoyu çıkarmaya çalıştı. Canım öyle çok yanıyordu ki, "Damla, dur." diye fısıldadım, ağlayarak.
Eliyle saçımı okşayıp, "Biraz dayan, n'olur." dedi. Paltoyu çıkarttıktan sonra çelik yeleğimin bantlarını ve kelepçelerini sökerek onu da çıkarttı. Ağlayarak sırtımdaki kurşun yarasına bakarken, "Kurşunu görebiliyorum, hemen girişte kalmış. Yelek korumuş seni, iç organlarına ilerlememiş." dedi, fakat sesinde inanılmaz bir korku vardı. Az önce çıkarttığı tişörtü hiç durmaksızın aktığını hissettiğim kanamayı durdurmak için sırtıma yerleştirdi.
Damla elimi tutarak, "Misha, dayanmak zorundasın tamam mı? Helikopteri kullanıp seni mahzene götüreceğim. İyi olmak zorundasın Misha!" dedi. Ayağa kalkarak ön tarafa geçtiğinde yerde uzanmış bir şekilde onu görebiliyordum. Kulaklığı takarak birkaç düğmeye bastı. Pervanelerin çalıştığını duydum fakat havalanamıyordu. Kulaklığı kokpite fırlatıp bize verilen kulaklığa elini yaslayarak, "İnce!" diye bağırdığında Gurbet, "Damla, İnce K-63'de ki ekiplerin yanında. Size doğru yola çıkıyorlar." dedi.
Damla daha sesli bir şekilde ağlayarak, "O KADAR VAKTİMİZ YOK GURBET! MİSHA ÇOK KAN KAYBEDİYOR! ÜSTELİK HELİKOPTER'İ KULLANAMIYORUM. KONUM ÇALIŞMIYOR!" dedi. Sırtımdaki acıyla kapattım gözlerimi, daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Yelek merminin hızını yavaşlatsa da, bu sırtımda bir sniper mermimisi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Damla koşarak dizlerinin üzerine çöküp elimi tuttu ve, "KAPATMA GÖZLERİNİ!" diye bağırdı. Zorlukla araladığım gözlerimle yüzüne bakarken, "Damla." diyebildim sadece.
Damla hıçkıra hıçkıra ağlarken, "Çalışmıyor bu helikopter!" dedi çığlık atarak. Yüzümde oluşan aptal bir gülümse ile, "Helikopterini sikeyim." dedim. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken gülümseyip, "Senden nefret ediyorum ya! Neden atlarsın ki üstüme? Bıraksaydın, ölseydim!" dedi, hem öfkeyle hem de sitemle.
Dudaklarımı aralayıp bir şey söyleyecekken helikopterin kapısının açılmasıyla Damla belindeki silaha davranıp kapıya doğrulttu. Kapıda kimin olduğunu göremiyordum. Damla ağlamaları arasında silahını indirerek, "İlber." dedi. Helikoptere birisi binmiş ve hızla baş ucuma gelerek, "Damla, n'oldu?" diye sordu, telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
General Fiction"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.