Beyzat'ın sözleriyle beraber bakışlarını bana çeviren Kerem çatılan kaşlarının eşliğinde, "Zeynep." demişti, gözlerimin içine bakarken.
Ne söyleyeceğimi bilemez tedirgin bir hâlde bakarken yeşil gözlerine, "Kerem." demiştim, kısık bir ses tonuyla.Aral Mestan'ın bakışları Beyzat'ın keskin gözlerini bulurken, "Ne saçmalıyorsun sen?" diye çıkışmıştı, fakat artık bizi içine düştüğümüz bu durumdan nasıl kurtarabilirdi bilmiyordum. Göğsüm sıkışıyor, nefes alamayacak gibi hissediyor ve başıma gelecekleri hayal dahi edemiyordum.
Beyzat Aral'ın gözlerine bakarken öfke dolu bir tonlamayla, "Tek kelime etme, siz başınıza gelecek her şeyi hâk ediyorsunuz." dedi, kızgın hâliyle.
Söze Kerem dahil olduğunda, "Kendi aranızda kavga etmeyi kesin ve bana burada neler döndüğünü anlatın!" dedi, otoriter bir ses tonuyla.
Aral Kerem'i umursamadan Beyzat'ın gözlerine bakarken, "Eğer ağzını açıp konuşacak olursan, Allah şahidimdir... Öyle bir söker atarım ki seni hayatımdan, bir daha adını bile anmam!" dedi, bakışlarındaki hayal kırıklığı ile.
Beyzat kaşlarını havaya kaldırırken, "Sen beni kendinle mi tehtit ediyorsun?" diye sormuştu, şaşkın bir şekilde.
Aral başını sallarken, "Sadece kendimle tehtit etmiyorum. Konuşursan, olur da beni karşına alırsan seni öldürmek için gözümü kırpmam." dedi, net bir konuşmayla.
Kerem yüksek çıkan sesiyle, "Ulan anlatın artık, siz ikiniz ne haltlar çeviriyorsunuz? Beyzat neden öyle söyledi? Damla ve Zeynep benden ne saklıyor?" diye, avazı çıktığı kadar bağırdığında hepimiz korkuyla irkildik.
Aral bakışlarını Kerem'in gözlerine çevirirken,
"Kimse bir halt çevirmiyor. Benimle ilgili, senin bilmemen gereken özel bir durum var. Damla'ya ve Zeynep'e anlattım. Sanırım Beyzat da öğrenmiş. Fakat ben senin bilmeni istemiyorum. Eğer ağzını açarsa, hemen şimdi arkama bile bakmadan giderim." dedi, tok çıkan sesiyle.Kerem bakışlarını Aral'ın yüzünde gezdirirken,
"Anlamadım, senin benden saklayacağın benimle paylaşmayacağın nasıl bir sırrın olabilir?" diye sordu, kızgın hâliyle."Seni ilgilendirmez."
"Aral, seninle ilgili olupta beni ilgilendirmeyen hiçbir şey olamaz. Ya hemen şimdi her şeyi anlatırsın, ya da ben şimdi Beyzat'ı da alıp buradan çıkarak sizin neler çevirdiğinizi öğrenirim."
Aral elini Beyzat'ın omzuna atarak kendine doğru çektikten sonra kolunun altına aldığında, "Beyzat seninle hiçbir yere gelmeyecek. Çünkü ağzını açıp tek kelime etmeyecek. Kerem, eğer benimle inatlaşırsan giderim." dedi, yüzüne bakarak.
Kerem Aral'ın kolu altındaki Beyzat'ı kendine doğru çekerken, "Senin karşında kim var Aral? Bak bakalım, bir buçuk yıl önce terk edip gittiğin Çınar Atabey mi var yoksa üyesi olduğun örgütün lideri Kerem Karadağ mı? Bence şansını zorlama." dedi, dişlerini sıkarak.
Aral bakışlarını Kerem'in üzerinde dolaştırırken, "Pekala, isterseniz bunu baş başa konuşalım Kerem Bey." demişti, tebessüm ederek.
Kerem başını olumlu anlamda sallarken, "Buyrun, sizi çalışma odamda ağırlayacağım." diyerek, eliyle kapıyı gösterdi.
Aral arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken, "Yalnız size zahmet müstakbel eşiniz Zeynep Hanım da bize eşlik ederse, sevinirim." diyerek kapıdan çıktığında, Kerem'in bakışları bana çevrildiğinde yutkundum. Sanırım Aral hepimizin sonunu kendi elleriyle yazıyordu.
Kerem başıyla kapıyı işaret ettiğinde olduğum yerde kalmaya devam edince yüksek çıkan sesiyle, "Dışarı!" diye bağırdı, beni fazlasıyla korkuturken. Titreyen bacaklarıma rağmen atabildiğim en hızlı adımlarla kapıya ulaştığımda avluda gördüğüm Aral'ı takip ettim. Merdivenleri çıkmaya başladığında bende hemen arkasından basamakları takip ediyordum. Merdivenler bittiğinde avlunun sol tarafındaki odalardan kahverengi büyük kapıyı açarak içeriye girdiğinde bende onunla birlikte içeriye girmiştim. Bakışlarım etrafımda gezinirken daha önce hiç buraya girmediğimi fark etmiştim. Birçok kitap, çalışma masası ve çerçeve vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Fiction générale"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.