Elimde tuttuğum silahın yere düşmesiyle yanan kolumun acısı da yüzümü buruşturmuştu. Sağlam olan elimle kolumdan sızan kanı durdurmak isterken başımın da döndüğünü hissetmiş ver geriye doğru sendelemiştim fakat Çınar'ın beni saran kollarıyla düşmekten son anda kurtulmuştum. Bakışlarımı arkama çevirdiğimde beni vuran kişinin Kaya olduğunu da anlamam uzun sürmemişti. Çınar bedenimi kavrayarak beni kucağına aldığında hızlı adımlarla terasın çıkışına ilerlerken Kaya'ya doğru, "Senin amına koyacağım, bekle beni." dedi, sinirden bağırarak. Kaya buraya nasıl gelmişti ve beni neden vurmuştu anlamıyordum ama Damla'nın onun hayatındaki önemini bir kere daha anlamıştım. Çınar merdivenleri inerek beni kendi odasına getirdiğinde yatağın üzerine bıraktı. Kolumda hissettiğim o acı dakikalar geçtikçe daha çok artıyordu. Çınar koşarak giyinme odasına gittikten birkaç saniye sonra elindeki kırmızı çantayla yanıma geldi.Başımın altına bir yastık koyduktan sonra yatağın kenarına oturarak çantanın ağzını açtı. İçinden çıkarttığı makasla üzerimdeki bluzun kolunu omzuma kadar kestikten sonra kolumun üzerindeki kurşun yarasına bakarak, "Kurşun sıyırmış." dedi, mırıltıyla. Ardından bir pamuk ve tentürdiyot çıkartarak yaranın etrafını temizlemeye başlarken acıyla, "Çınar..." diye, inledim.
Gözlerini yaralı kolumdan çekip yüzüme bakarak, "Yaranı temizleyene kadar dayanman gerekiyor, uyuşturacağım birazdan." dedi, sakin kalmaya çalışarak.
Çaresizce başımı sallayarak, "Tamam," demiştim, dişlerimi de sıkarak. Ardından Çınar yarayı temizlemeye devam etti. Acı içinde kıvransam da dayanmaya çalışıyordum. Yaranın etrafını temizledikten sonra çantadan bir şırınga çıkarttı. Küçük bir paket serumdan şırıngaya çektikten sonra açık karanın içine basınçlı bir şekilde sıkarak yaranın içini temizlediğinde çığlık attım. Çınar bakışlarını bana çevirerek, "Az kaldı." dedi, yüzünü buruşturarak. Sanırım acı çekmemden rahatsız oluyordu.
İçini temizlediği yaradan sonra bir iğne yaptığında birkaç dakika içinde kolumu uyuşturmuştu ve acı hissini azaltmıştı. Dikiş için hazırlık yaptığı sırada odanın açılan kapısından içeriye giren Artemis, "Çınar, yardıma ihtiyacın var mı?" diye, sormuştu merakla.
Çınar koluma dikiş atmaya başladığında başını olumsuz anlamda sallayarak, "Kaya'ya söyle, sakın gözüme gözükmesin. Manila'nın yapamadığını ben yaparım. Canını alırım o şerefsizin." dedi, asabi bir şekilde dikiş atmaya devam ederken. Attığı dört dikişten sonra bir yara pedinin ağzını açarak dikişin üzerini kapattıktan sonra sargıyla sardığı esnada Artemis söze girerek, "Kaya Misha'yı vurmasaydı, Misha Damla'yı vuracaktı." dedi, tepkili bir şekilde.
Çınar başını kaldırarak Artemis'in gözlerine bakarken, "Keşke Misha Damla'yı vursaydı. En azından Kaya Misha'yı vurarak benim gazabıma uğramazdı." dedi, öfke püskürterek.
Artemis kollarını göğsünün altında bağlayarak, "Kaya'yı bilmiyormuş gibi konuşuyorsun. Damla'ya silah doğrulttuğu için Kerem Karadağ'ı vuran adamdan bahsediyoruz, Misha'yı vurmasına şaşırmamak lazım." dedi, sinirle.
Çınar gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak, "Artemis siktir git, benim canımı daha fazla sıkma." demişti. Artemis de arkasını dönerek odadan çıktığında kapıyı sert bir şekilde kapatmıştı.
Çınar sağlam olan kolumdan tutup beni kaldırarak elleriyle yüzümü kavradıktan sonra, "İyi misin?" diye sordu, naif bir ses tonuyla. Başımı aşağı yukarı sallarken, "İyiyim." dedim, yorgun bir sesle.
Alnıma bıraktığı bir öpücükten sonra beni tamamen kucağına çektiğinde yan bir şekilde otururken başımı omzuna yaslayıp, "Evime gitmek istiyorum." dedim, sessizce. Saçımı okşamaya başlarken, "Damla'yla neden kavga ettiğini anlayamıyorum." dedi, mırıltıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Ficción General"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.