37. BÖLÜM

199 20 63
                                    


Yüzünü buruşturarak bakarken bana, "Her ne sikimse işte..." diye mırıldanmıştı, sinirli olmaya çalışan hâliyle. Fakat öyle çok sarhoştu ki, mimiklerini bile yönetemez hâldeydi. Elinden tutarak onu yeniden koltuğun olduğu tarafa çekiştirdiğimde güç bela oturmasını sağladıktan sonra, "Çınar, burada otur ve beni bekle tamam mı? Kahve yapıp geleceğim." dedim, sanki bir çocuğa derdimi anlatmak ister gibiydim. Çınar başını sallayarak, "Kahve yapıp geleceksin." demişti, başını hızlı hızlı sallayıp beni tekrar ederek. Elini bırakarak mutfağa gittiğimde kettle su doldurarak kaynamasını beklerken büyük bir fincan çıkartarak içine iki kaşık granül kahve attım. Biraz acı olacaktı fakat şeker atamazdım, ayılması gerekiyordu. Kaynayan suyu fincana doldurarak kahveyi karıştırdım. Fincan ile birlikte çıkarken mutfaktan Çınar koltukta başını geriye doğru yaslamış gözlerini de kapatmıştı. Yanına otururken fincanı masaya bırakarak ona döndüğümde omzuna dokunup, "Çınar." demiştim.

Gözlerini açarak kaşlarını havaya kaldırmış ve etrafına bakınmıştı. Bakışları beni bulduğunda gözlerinin içine bakarken masadaki fincanı ona uzatarak, "Biraz acı oldu ama ayılmana yardımcı olacak." demiştim, telkin verir gibi. Çınar hiçbir şey söylemeden fincanı aldığında bardağın içindeki kahveye baktı birkaç saniye, ardından da bir yudum aldı ve yüzünü buruşturdu.

Kahveyi bana uzatarak, "İğrenç." dediğinde elinden almayıp, "İçmek zorundasın." dedim, kızar gibi. Başını hızla sağa sola sallayarak, "İçmem." dedi, şikayet eder gibi.

Derin bir nefes alarak gözlerimi devirdiğimde, "Ayılman gerekiyor Çınar, içer misin lütfen?" dedim, inat eder gibi. Elindeki bardağı yavaşça ona doğru ittiğimde çaresiz gibi bir yudum daha aldığında bardağı masaya bırakarak, "Çok kötü." demişti, mırıltıyla.

Bakışlarımı üzerinde gezdirerek, "Damla'nın yanında olman gerekmiyor mu?" demiştim, neden buraya geldiğini sorgulayarak. O an gözüm duvardaki saate de takılmıştı. Ben yatarken saat iki olmak üzereyken şuan beş olmaya yakındı.

Çınar elleriyle yüzünü ovduktan sonra başını yeniden geriye doğru yatırarak gözlerini kapatınca kolunu dürterek, "Çınar." dedim, uyumaması gerekiyordu. Ayılmadan uyursa baş ağrısı çekecekti.

Omuzunu kendine doğru çekerek, "Tango çok kötü, çünkü kötü." demişti gülmeme sebep olarak, çünkü kendisi de kurduğu cümlenin saçmalığının farkında değildi.

Ayağa kalkarak elinden tuttuğumda gözlerini arayalayarak bana baktığında, "Madem kahveyi içmeyeceksin, bana başka bir yol bırakmadın." dedim, sinsi bir şekilde gülerek. Elinden çekerek ayağa kalkmasını sağladığımda sendeledi. Ayağa kalktığı gibi belimi kavradığında, "Hı hı, sevişelim." dedi, tatlı bir sesle.

Yüzüme yerleştirdiğim yapmacık bir gülümseme ile, "Oldu, başka?" dedim, kaşlarımı kaldırarak. Elinden tutup peşimden sürüklerken bahçeye çıkmıştık. İnanılmaz yavaş yürüyordu, çoğu zaman dengede bile kalamıyordu. Havuz başına geldiğimizde başını eğerek yüzüme baktıktan sonra, "Burada mı sevişeceğiz?" demişti, alık bir şaşkınlıkla.

Ona bakarken başımı sallayarak, "Evet." demiştim, söylediğini onaylarken. Ellerimi omuzlarına koyarak yere oturmasını sağladığımda bende hemen yanına oturmuştum. Şuan n'aptığımızı bilmeyerek, kendinde de olmayarak beni izliyordu.

Hiç beklemediği bir anda elimi kafasına atarak aşağı eğilmesini sağlayıp kafasını suya bastırmıştım. O kadar çok şaşırdı ki, sarhoşluğun verdiği halsizlik de girince işin içine bana engel olamıyordu. Elini başının üzerindeki elime koyduğunda diğer elimle elini ittikten sonra gömleğinin ense tarafındaki yakasından tutarak kafasını suyun içinden çıkarttım.

ŞANS OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin