Şuan hiçbir tesellinin avutamayacağı kadar kırık bir hâldeyim. İçimdeki sancı ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyüktü. Zira uğruna her şeyimi feda ettiğim, karnında çocuğunu taşıdığım adam gözlerindeki sevgisizlikle benden hayatımın en zor kararını vermemi istiyordu. Üstelik bunu beni affetmek için yaptığını söylemesi, karşılığında ise bana soyadını sunması alçakça bir hareketti.Hüsrana uğrayan bakışlarım ile, "Sen beni affetmek istemiyorsun ki, sen benimle iş anlaşması yapmak istiyorsun." dedim, umarsız bir ses tonuyla. Kerem kaşlarını kaldırarak, "Seninle bir iş anlaşması yapıyor olsaydım, Tünel'e ya da Pícaro'ya inmene izin verirdim. Bir başka seçenek ise, Holding'de ki bağlarını kopartmazdım. Bana sana bana yeniden güven verebilmen için bir şans tanıyorum. Bu şansı kullanmak istersen önüne bambaşka bir pencere açılacağından bahsediyorum." dedi, kendinden emin oturuşuyla.
Başımı eğerek düşünmeye başladığımda ona nasıl bir cevap vereceğime dair kendi içimde bir mücadeleye tutuldum. İstihbarattan istifa etmemi istemiyor, istihbarata bir terörist olduğumu ilan etmemi istiyor. Kendisinin de dediği gibi, bu bir savaş ilanıydı.
"Kerem."
"Düşünmek için zamanın var."
Şaşkın bir ses tonuyla, "Kerem ben senin gibi değilim. Bunu sana daha önce de söylemiştim. Senin ve ekibinde ki herkesin yeryüzünde başka bir kimliği var. Kimsenin istihbaratta ya da devlette bir sicili yok. Herkes temiz birer iş insanı. Peki ya ben? Ben herkesin bildiği bir istihbaratçıyım, üstelik Teşkilat ajanıyım. Osman Karapınar'dan Cerrah Ata Kolcu'ya kadar herkes benim yüzümü biliyor. Bugün bir terörist olduğumu ilan edersem herkes peşime düşecek. Ve beni kolayca yakalayıp kodese götürebilecekler. Sen bana nasıl bir ceza verdiğinin farkında mısın? Beni ipe götürmek istiyorsun." dedim, kızgın bir hâlimle.
Kerem başını iki yana sallayarak, "Seni ipe götürmek isteseydim, istihbaratta ifademi aldığın anda Osman Karapınar'a gerçekleri söylerdim. Zeynep Tufanlı'nın Misha Olivia'nın bizzat kendisi olduğunu, bir ajan olarak bana gönderildiğini bildiğimi söylerdim. Mesele seni ipe götürmek değil. Mesele senin bana güven vermen. Eğer bunu yaparsan, hayatın benim güvencem altında devam edecek. Ve seni temin ederim ki... Değil istihbarat dünya âlemi gelsin, senin saçının teline bile dokunamaz." dedi, tebessüm ederek.
Başımı pencereye çevirerek aydınlanmaya başlayan soğuk havayı izlerken derin bir iç çektim. Doğruyu söylüyor olabilir miydi? Amacı sadece bana güvenmek olabilir miydi? Yoksa bu isteği, ona ihânet ettiğim için bana karşı açtığı bir savaş mıydı? Eğer öyleyse, benim için büyük bir yenilgi olacaktı.
"Zeynep."
Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde oturduğu yerden kalkarak elini bana uzattı. Uzattığı eline bakarken, "N'oldu?" diye sormuştum, bakışlarımı gözlerine çevirirken.
Dizimin üzerinde duran elimi tutarak ayağa kalkmamı sağladığında iki elimi belime yerleştirerek yakın bir mesafeye gelmemizi sağlayınca, "Kerem." demiştim, yeşil gözlerine bakarak ellerimi omzuna yerleştirirken.
"Ben babamın oğluyum Zeynep, bizim için ihânetin affı yoktur. Ama ben her şeye rağmen seni affetmek istiyorum. Sana yeniden güvenmem, ellerini yeniden tutmam için senin de bana bir kapı aralaman gerekiyor. Neva Beyoğlu'nun yani Manila'nın da dediği gibi, bir istihbaratçı ile bir teröristin aşkı imkânsızdır. Çünkü birisi ülkenin bekâsı için diğeri de o bekâyı kendi menfaati uğruna yönetmek için uğraşır. Ben kendimi bildim bileli bu yoldayım. Senin gibi yirmi yaşında çıkmadım bu yola, çünkü ben soyumun yolundan gidiyorum. Eğer istihbarata arkanı dönersen, bütün bağlarını kopartırsan, bambaşka bir hayat yaşayacaksın. Çünkü sen Türkiye'ye hükmeden Kerem Karadağ'ın karısı olacaksın. Şuan için bu gücün değerini anlamayabilirsin ama, bugün benim karşımda diz çöken herkes yarın senin önünde boynunu eğecek. Sen beni temsil edeceksin. Karadağ aşiretine varis verebilecek potansiyeli taşıyan tek kadın olacaksın. Ve Kerem Karadağ'ı kendine aşık eden, dizginleri eline alan bir kadın olarak anılacaksın. İkinci bir Neslihan Şeyhanlı efsanesi olmak istemez miydin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Ficción General"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.