İstanbul'un Fatih ilçesine bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı'na bağlı binanın hemen önünde adeta bir ip görüntüsüyle dizilmiş polislerin tam karşısında nitekim onların beni göremeyeceği bir konumda ellerim belimin biraz üzerinde kenetlenmiş bir vaziyetteydim. Yedi dakika sonra başlayacak 'Karadağ operasyonu' için yapılan son hazırlık aşması da bitmişti. Tam yüz otuz iki kişilik bir ekip vereceğim emirleri bekliyordu. Bir yıl dokuz gündür bugünün planını yapan milli istihbarat teşkilatının yanı sıra organize suçlarla mücadele şubesi de destek ekipleriyle komut için hazır ol da bekliyordu. Odama giren Adnan Çevik, "Amirim, istihbarat emirlerinizi bekliyor." dediğinde, olduğum yerde dönüp gördüğüm mavi gözlere yansıttığım bir tebessümün ardından başımı salladım. Başkomiser yardımcısı Adnan Çevik, başını salladıktan hemen sonra odadan çıktığında masanın üzerindeki kavler çelik yeleği giyinmeye başladım. Çizmelerimin fermuarını çekip yüzüme taktığım siyah maskeden sonra üç silahımında emniyet kilitlerini kapatarak şarjör kontrolünü bitirişimin ardından üzerime yerleştirdim. Çeneme yasladığım ses değiştirici aplikatörden sonra odadan çıkıp asansörlerin olduğu tarafa doğru ilerledim. Az önce bindiğim asansörün içinden inip merkez binasının önüne çıktığımda, organize suçlarla mücadele şubesinin müdürü Şahin Kurnalı yanıma geldi.
Gözlerimin içine bakarak uzattığı elinin hemen arkasından naif bir ses tonuyla, "Amirim," deyişine karşılık elimi uzattım. Üç saniyelik bir el sıkışmasının ardından, elini ilk çeken ben olmuştum.
Yüzüme yerleştirdiğim belli belirsiz gülümseme ile "Operasyona katılacak mısınız?" diye sorduğumda başını sağa sola sallayıp, "Maalesef, fakat anbean izleyeceğimi söylemek isterim," dedi. "Bilirsin, Zeynep Tufanlı'nın operasyonlarını büyük bir ilgiyle takip ediyorum," dedi, kurduğu cümle gururumu okşarken. Henüz elli yaşlarına yeni ulaşmış Şahin Bey'in onur verici sözlerine karşılık "Karadağ tüneli tehlikede, Kamerun planı başlıyor..." dedim.
"İyi haberlerinizi duymayı temenni ediyorum, yolunuz açık olsun."
Başımı salladıktan sonra binanın önünde sıraya dizilmiş ekiplere doğru döndüm. Nefeslerini tutmuşlardı adeta, ve hepsinin üzerinde ölüm sessizliği vardı. Fakat korkudan değildi bu sessizlik, intikam hırsının yaktığı bir ateş... Çünkü onlar ateşin ta kendisiydi!
"Arkadaşlar!" olmuştu ilk kelimem, artık tüm dikkatleri ve dahi bedenindeki bütün uzuvları benim sesime kulak kabartmıştı. "Ben milli istihbarat teşkilatı Amiri Zeynep Tufanlı... İçinizde beni kimler tanıyor ya da ben daha önce hangi operasyonda kimler ile çalıştım bilmiyorum. Bildiğim tek şey bugün neden burada olduğumuz!" demiştim, sesimi her kelimede biraz daha yükselterek konuşurken.
Ellerimi belimin arkasında kenetlemiş olurken, önce sağ tarafa sonra da sol tarafa doğru attığım adımlarımın eşliğinde konuşmaya devam ettim. "Bundan tam bir yıl dokuz gün önce gerçekleştirdiğimiz Karadağ Tüneli operasyonunda hangileriniz vardı bilmiyorum ama ben vardım! Ve görüyorsunuz ki; tarih tekerrür ediyor! Şimdi topladığımız bu güç ile daha iyisini yapabileceğimizi biliyorum. Bu çok zor, iki aşamalı ve büyük bir operasyon!" dedim, nefesini tutan herkes beni dinliyordu.
Adım atmayı bırakıp olduğum yerde durduktan sonra aldığım derin nefesi akciğerlerime yollarken "Komuta kontrol merkezi dışında hareket eden kimseyi istemiyorum. Unutmayın, operasyon bölgesinde benden başka hiç kimseden emir alamazsınız. Size verilen görevin dışına çıkamazsınız. Şartlar ne olursa olsun bu bir ekip işi, bireysel hiçbir fikre ihtiyacım yok! Bana zorluk çıkartabilecek, vakit kaybetmeme sebep olabileceğini düşünen her kim varsa hemen şimdi merkez binasına dönsün!" dedim, yaklaşık otuz saniye bakışlarımı üzerlerinde gezdirdim. Beklediğim gibi bu olmuştu, kimse hareket etmemişti. İşte bu tebessüm edilecek en manalı sahneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Fiction générale"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.