Bir insan aynı anda kaç farklı duyguyu taşıyabilirdi çehresinde? Hayal kırıklığı, öfke, korku, endişe, üzüntü... Kim kaç tanesini sığdırabilirdi yüzüne bilmiyordum, fakat her birinin bir harita gibi parçalar halinde çehremi sardığını biliyordum. Öyle ki, havalanan helikopterin nereye gittiğini dahi bilmezken, az önce duyduğum 'Karadağ' isminden bile soyutlanmış bambaşka bir diyara geçiş yapmıştım. Bedenim bir şok geçiriyordu. Gördüğüm ölü adamlar, geceden beri burnuma dolan kan kokusu, gözümün önünde oynanan o sahneler, bedenim garip bir şekilde tepki veriyordu. Nefes alamıyor, almak istedikçe daha çok sıkışıyor ve ellerimi boğazıma götürüyor, sanki nefes almak ister gibi önümü açmaya çalışıyordum. Damla beni fark etmiş olacak ki yüzüme endişeyle bakarken, "Misha!" dedi. Acı içinde kıvranırken, "Nef...nefes." diyebildim sadece. Damla helikoptere hakim olmaya çalışırken eliyle yanağımı okşayarak, "Misha sakin ol, lütfen...Derin derin nefes al Misha." dedi. Yapamıyordum, kendimi zorladıkça etimin koparıldığını hissediyordum. Damla üzüntüyle, "İnmek için son iki dakika, dayan lütfen... Lütfen Misha." dedi. Başımın geriye doğru düştü, çünkü artık boynum onu bir yük olarak görmüş ve taşıyamamıştı. Helikopter bomboş bir arazide, üç katlı beyaz bir binanın önünde konumlandı. Damla kulağındaki kulaklığı fırlatırcasına attıktan sonra kapıyı da açarak aşağıya atladı ve hiç beklemeden benim kapımı açarak beni kendine çekti.İkimizde yerde otururken, Damla üzerimdeki sweatshirtten kurtulmak ister gibi onu çıkartıp fırlattığında sadece sütyenimle kalmıştım. Gecenin zifiri karanlığında saçlarımı geriye atarak, "İyi misin?" diye sordu. Artık biraz olsun nefes alabilirken başımı olumlu anlamda salladım. Konuşacak mecalim yoktu.
Damla eliyle yanağımı okşarken, "Korkutma beni, lütfen." dedi. Elim ile elini tutarken, "Ben iyiyim." diye fısıldayıp elimle helikopteri göstererek, "Onunla ilgilen." dedim. Ardından bir sürü ayak sesi duyuldu. Üç katlı beyaz binadan buraya doğru açılan let ışıklar her yeri aydınlattı. On kişilik bir grup yanımıza geldiğinde Damla ayağa kalkarak, "Kaya Bağdat helikopterde!" dedi ve koşarak helikopterin kapısını açtı. Adamlar helikoptere koşarak Kaya'nın sedyesini dikkatli bir şekilde aşağıya indirdikten sonra sedyenin ayaklarını kapatarak on kişi birden binaya doğru ilerlemeye başladı. Aynı anda adım atıyor sanki tabut taşıyan bir tabur asker gibi dikkatle içeriye giriyorlardı. Damla koşarak yanıma geldiğinde yeniden yere çökerek, "Beni dinle." dedi.
Yorgun bakışlarla yüzüne bakarken, "Kaya'ya bakıp geleceğim. Sonra birlikte helikoptere binip K-63 deposuna gideceğiz." dedi. Dolu gözlerle yüzüne bakarken, "Evime gitmek istiyorum," dedim. Korktuğum ya da kaçmak istediğim için değil, mecalim kalmamıştı. Çınar'ın tecavüzüne uğrayacaktım birkaç saat önce, ve sonra gördüğüm birçok manzaranın üzerine Karadağ ile ilgili duyduklarım... Her şey fazla geliyordu.
Damla başını olumsuz anlamda sallayarak, "Burada bekle beni." dedi ve binaya koşturdu. İçeriye girdiğinde derin bir iç çektim. Duygu denen bir şey kalmamıştı son birkaç saattir bende, ve körelen tek şey o da değildi. Bakışlarım da körelmişti. Doğruyu düşünemiyor, hiçbir şeyi algılayamıyordum. Çok geçmeden Damla yanıma geldiğinde, elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Helikoptere kadar eşlik ettiğinde kapımı kapatarak arka kapıyı da kapattı ve sonra kokopite geçti. Çok geçmeden koordinasyonu oluşturup kulaklığı takarak yeniden havalandığında, "Nereye gidiyoruz?" diye sormuştum, kısılan sesimle.
Derin bir nefes alarak, "K-63 deposuna gidiyoruz. İkinci koruma merkezimiz." dediğinde hiçbir şey anlamıyordum. Sinirden gülümseyerek, "Poliscilik mi oynuyoruz?" diye sordum, artık kafam hepten gitmişti.
Damla da gülümsedi bir an dönüp bana baktıktan sonra, "Anlatsam da anlamazsın, hiç kendimi yormayacağım. O yüzden kafa nereye biz oraya diyorum, sende inanmış gibi yap." dedi. Kahkaha atarak, "Ben zaten hiçbir boku anlamıyorum amına koyayım!" diye bağırdım. Damla da bir kahkaha atarak, "Tertemiz deliriyoruz ne güzel değil mi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Genel Kurgu"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.