Öyle anlar gelir ki, kelimeler anlamını yitirir. Ve öyle anlar yaşanır ki, daha önce yaşanmış bütün anlar önemini kaybeder. Dillere pelesenk olmuş, sözleri bir kitap gibi ezberlemiş, dünya telaşından ayrılmış fakat ruhu her zaman yaşamış Aral Mestan'ın gelişi ise ancak bu kadar güzel olabilirdi. Tanıdığım herkesten hikâyesini dinlediğim Aral Mestan'ın antılanlardan çok daha fazlası olması, heybetini önüne katıp attığı adımlarından dahi belliydi. Attığı her bir adım kendisini benim karşıma getirdiğinde, lâl olmuş bir vaziyette gözlerine bakıyor olmak belki de en büyük şansımdı. İkimizin birbirine olan bu bakış bir kurtuluşun mu yoksa kaçışın mı hikâyesini anlatıyordu bilemezdim. Öyle ki bakışlarını üzerimden çekerek bakarken Kaya Bağdat'ın dumur olmuş gözlerine, "Zinrici çöz." demişti, nahoş sesine ters düşecek kadar hükmedici bir ses tonuyla.Kaya ise dünya ile ayın arasında sıkışıp kalmış bir güneş gibi tutulurken, "Aral..." demişti, kendisinin bile farkında olamadığı şefkat dolu bir ses tonuyla.
Aral Mestan bakışları ile süzerken Kaya'yı, "Zinciri çöz, üçüncü bir emir söz konusu değil." demişti, bedeninde ki her hücresiyle emir verirken.
Karşı çıkmasını beklediğim Kaya Bağdat karşımdaki kanlı duvarın üzerine asılmış kerpetenlerden birisini alarak yanıma geldiğinde zincire vurulmuş kilidin kemçesini sıkmaya başladığında bakışları hâlâ Aral Mestan'ın üzerindeydi. Ve fakat kilidi açaram tavandan sarkan zincirlerden bedenimi ayırdığı an güçsüz düşmenin verdiği vaziyet ile olduğum yere düşmüştüm. Acı içinde inlerken, yaklaşık olarak on altı saattir hiç durmaksızın ayakta beklemenin bedenimde yarattığı tahribat gözle görülür hâldeydi. Çektiğim açlık, susuzluk bir yana gördüğüm bu manzarayı ömrüm boyunca unutamayacaktım.
Aral Mestan aynı ses tonuyla, "Kucağına al." demişti, Kaya Bağdat'ın bizzat kendisine. Ve kucağına almasını istediği benim bedenimdi. Kaya başını eğerek yerde ki bedenime bakarken önce sesli bir şekilde yutkundu ardından da, "Aral." dedi, bitkin bir sesle.
Aral Mestan duygusuz ve umursamaz bir ses tonuyla, "Kucağına al, üçüncü bir emir söz konusu değil." demişti, büyük bir ciddiyet ile. Kaya çaresiz bakışlar içinde yere eğilip bedenimi alırken kucağına, başım istemsiz olarak omzuna yerleşmişti.
Aral Mestan tok çıkan sesiyle, "Destan Kamber." dediğinde Destan hızlı adımlarla yanımıza gelerek, "Buyur abi, aman! Buyrun Aral Bey." demişti, telaşlı bir ses tonuyla.
Aral dönüp sert bir şekilde bakarken Destan'ın gözlerine bir o kadar sert çıkan sesiyle, "Helikopter hazır mı?" diye, sormuştu.
Destan başını olumlu anlamda sallayarak, "Harekete geçmek için sizi bekliyoruz." dediğinde Aral Mestan başını sallayarak hücrenin kapısına doğru yürümeye başladığında Kaya da peşinden gidiyordu. Dışarıya çıktığımız anda gördüğüm manzara nutkumun tutulmasına sebep olmuştu.
Zetra'nın orta yerinde Pícaro binasının hemen karşısında pervaneleri dönmeye başlayan helikopterin etrafını çember içine alan ve bir güvenlik koridoru oluşturacak şekilde dizilmiş bütün askerler, Aral Mestan dışarıya çıktıgı an ellerini başına yerleştirerek esas duruşa geçmişti. Aral Mestan askeri koridordan geçip helikopterin önüne ulaştığında Kaya kucağında benimle olduğu yerde duruyordu. Helikoptere ulaşan Aral Mestan'ın yanına koşan asker helikopterin kapısını açtığında içerisine binmiş ve kokpitten aldığı kulaklığı başına takarak kapısını da kendisi kapatmıştı. Helikopteri Aral Mestan kullanacaktı.
Hızlı adımlarla yanımıza gelen Destan Kamber Kaya'nın gözlerine bakarak, "Helikoptere geçin Kaya Bey." dediğinde Kaya bakışlarını Destan'ın üzerinde gezdirdikten sonra, askerlerin sağa ve sola dizilerek oluşturduğu güvenlik koridorunun içinden yürümeye başladığında helikopterin önüne gelmişti. Helikopterin kapısını açan Destan Kamber elini içeriye doğru uzattığında Kaya kucağında benimle birlikte helikopterin arkasına geçmiş ve kenarlara sabitlenmiş olan koltuklardan birisine yerleşerek benim bedenimi de sağ tarafında ki koltuğa bırakmıştı. Şuan olup biten hiçbir şeyi anlamıyordum fakat yaşadığımız bu anın heyecanı bana yeniden can veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Ficción General"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.