2 YIL SONRA

425 18 23
                                        


Filipinler / Las Piňas

Yüksek bir müzik sesi neden olurken gözlerimi aralamama, saatin sabahın altısı olduğunu düşünürsek, katil olmam için geçerli bütün sebepleri fark ederek uyandığım bir sabahtı.
Hasır yatağımın üzerindeki yorganı savurarak kalktığımda kahküllerimi geriye doğru itip odamına kapısına doğru yöneldim. Araladığım kapıdan çıkarak koridorun sonundan gelen sese doğru yürüdüğümde ayaklarım beni mutfağa getirince, Ecmel'in açtığı müziğin eşliğinde hazırladığı kahveyi gördüğüm an kızgınlığım yerini tatlı bir tebessüme bırakmıştı. Rahatsız etmek istemediğim -belki de korkuyor olduğum için buna emin olamıyorum- yeniden yatak odasına döndüm. Dün gece ıslak bikinilerimle uyuya kalmış olmak iyi bir tercih değildi. Üzerimdeki bikinin iplerini çözerek çıplak kaldığımda iki kapaklı sunta dolabımı aralayıp içinden çıkarttığım temiz bikini takımını giyindikten sonra yatak odasından çıkıp evden ayrılarak evin tam karşısındaki kumsala doğru yürümeye başladım. Soğuk deniz suyu ayaklarıma ulaştığında biraz daha ilerledim. Kendimi denizin derinliklerine bırakırken son iki yıldır her sabah bunu bir rutinim hâline getirmiş olmanın keyfini çıkartmaya başladım. Dakikalarca denizin dibinde ve üzerinde kendime gelmeye çalıştım. Başımı suyun üstüne çıkartıp sağa sola salladıktan sonra omuzlarıma gelen saçlarımı ve alnıma yapışan kahküllerimi ellerim ile düzelttim. Denize doğru gelen Ecmel'i gördüğümde kıyıya doğru yüzmeye başlayınca, tebessümüne karşılık ben de gülümsedim.

Denizden çıktığımda bana uzattığı havluyu sararken vücuduma, "Teşekkür ederim." demiştim, açık kahve tonlardaki gözlerinin içine bakarak.

"Müzik işe yaramış, tahmin ettiğimden daha erken uyandın."

Havluyu göğüsümün üzerinde bağladıktan hemen sonra diğer elindeki soğuk kahveyi alıp pipeti dudaklarımın arasına yerleştirdim. Aldığım bir yudumun ardından, "Benimle uğraşma Ecmel, sonra n'olduğunu biliyorsun." dedim, göz kırparak eve doğru yürümeye başladığımda.

Kumların üzerinden eve doğru ilerlerken peşimden beni takip ederek, "Dün gece kaçta geldin?" diye sorduğunda gözlerimi devirerek, "N'apacaksın, yoksa beni kapıda mı bekleyeceksin?" demiştim, evin önündeki bambu sandalyeye otururken.

Kahvemi masanın üzerine bıraktığım sırada hemen yan tarafımdaki sandalyeye yerleşirken, "Tahmin edersin ki ben bir pavyon işletmecisi değilim. Eve kaçta girip çıktığını bilmeyeceksem, neden beraber yaşıyoruz?" diye sordu, cebinden çıkarttığı sigara paketini ve çakmağı bana uzatırken.

Dudaklarıma yerleştirdiğim sigaramı yaktıktan sonra aldığım derin bir nefesi ciğerlerime dolduruşumun ardından, "Beraber yaşamak benim fikrim değildi." dedim, umursamaz bir tavırla kahvemi içerken.

Ecmel de kendine bir sigara yakarken, "Benimle aynı evi paylaşmanın senin için katlanılmaz bir durum olduğunu unutmuşum." dedi, sigarasından aldığı dumanı dudaklarının arasından dışarıya bırakırken bir bacağını da diğerinin üzerine atmıştı.

"Sen benim ne söylemeye çalıştığımı gayet iyi anlıyorsun. Anlamıyormuş gibi yaparak, zekana hakaret etmeyeceksin değil mi?"

"Anlamıyorum Zeynep, ben senin son günlerdeki hâlini gerçekten anlamıyorum."

Başımı çevirip gözlerine attığım kısa bir bakışın ardından yeniden karşımdaki okyanusa bakarken,
"Yanlışı da burada yapıyorsun ya zaten, ben bile kendimi anlamıyorken senin beni anlamaya çalışman ikimizi de yoruyor." dedim, sigaramdan bir nefes daha alırken.

"Pekala, daha fazla konuşup kendimi de seni de yormak istemiyorum."

Elindeki sigarasını kumsala fırlattıktan sonra ayağa kalkarak evin salonuna girdiğinde sigaramı içmeye devam ettim. Masanın üzerinde titremeye başlayan telefonumun ekranında gördüğüm aramayı cevaplarak, "Selam Low." demiştim, tatlı bir ingilizce aksanıyla konuşurken.

ŞANS OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin