87. BÖLÜM

344 15 27
                                    


KEREM KARADAĞ

İnsan bazen en büyük kumarı kendiyle oynar, karşısındaki insana inanmak isterken. Fakat herkesin kendisi için gizlediği, belki de kurtuluş olarak gördüğü o kart ise masadaki yerini çok geç alsa da oyunu kurtarmak için yeterlidir. Bir şans oyunudur aslında kumar, kazananın ve kaybedenin yüzde elli şansının olduğu o masada ortaya atılan hayat ise bazen birilerinin hayatı olabilir. Benim hayatım, Zeynep Tufanlı ile karşı karşıya geldiğim o limuzinde başlattığım kumar oyunu ile masadaki yerini almıştı. Ve ilk defa rakibimin elindeki kartları tahmin etmekte zorlandığım bir kumar oyunu oynarken, geriye baktığımda bana kalan tek şey rakibimin zekasına güvenmemem gerektiğiydi. Bunu benim için başlattığı aşk oyununu kaybettiği için değil, benimle böyle bir oyun oynadığında kazanacağına inandığı için söylüyordum. Çünkü onun için kazanmak, kurtarılmış birkaç hayattan ibaret olurken benim için tam tersiydi. Söndürülmüş birkaç hayat, kumarın en tatminkâr yanıydı. Fakat bu kez oturduğum masada bahis olarak gösterilen benim hayatımdı. Ve şimdi kendisi bu hayatın bir parçası olabilmek için, ona yeniden güvenmemi sağlamak zorundaydı. Oturduğu sandalye ise ona olan güvenimin simgesiydi.

Alkan Kuser'in Zeynep Tufanlı'nın telefonundan başlattığı görüntülü arama duvardaki  barkovizyona yansırken, Zeynep Tufanlı oturduğu sandalyede kendinden emin bir duruş sergilemeye çalışıyordu. Birkaç dakika içinde panele görüntüsü yansıyan Osman Karapınar, karşısında gördüğü manzara ile ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hemen yanında oturan Şahin Kurnalı da aynı manasız bakışlarla manzarayı anlamaya çalışıyordu.

Osman Karapınar şaşkın bir ses tonuyla,
"Zeynep." dediğinde, Şahin Kurnalı ile birbirlerine baktılar. Zeynep rahat bir ses tonuyla, "Osman Bey." demişti, ilk kez müdürüm diye hitap etmezken. Konuşmaya dahil olan Şahin Kurnalı, "Zeynep Tufanlı, bu manzaranın sebebi nedir?" diye sormuştu, gergin bir ses tonuyla.

Zeynep elleri dizlerinin üzerinde dik bir şekilde otururken keskin çıkan ses tonuyla, "Sizi Pícaro'ya ait bir üniforma ile karşılamak istedim." dedi, net bir konuşmayla. Osman Karapınar Şahin Kurnalı'ya baktıktan sonra yeniden Zeynep'e dönerken, "Neden?" diye sormuştu, telaş içinde.

Zeynep başını dik tutarak, "Size Alkan Kuser tarafından açılmış bir lokasyon altında bağlanıyorum. Şuan da burada kendi hür iradem ile oturuyor ve baskı altında değil, kendi isteğim ile konuşuyorum." demişti, yüzümü gülümsetirken.

Osman Karapınar şaşkın bir ses tonuyla, "Zeynep Tufanlı, sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sormuştu, manasız bakışlarıyla. Zeynep bakışlarını Osman Karapınar'ın gözlerinden ayırmazken, "Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Amir'i Zeynep Tufanlı olarak, indiğim saha görevinden azlimi istiyorum." dedi, net bir konuşmayla.

Kaşları çatılan Şahin Kurnalı, "Zeynep, sen ne diyorsun?" demişti, şaşkın hâliyle. Zeynep Şahin Kurnalı'nın gözlerine bakarak, "Beni anladığınızı umuyorum Şahin Bey, zira yeterince açık konuşuyorum." dedi, kaşlarını kaldırarak.

Osman Karapınar elindeki kalemi sertçe çevirmeye başlarken, "Bu ne demek oluyor?" diye sormuştu, gergin tavrıyla. Zeynep yeniden konuşmaya başlamıştı.

"Size söylediğim şey yeterince açık ve nettir. Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan ayrılmak istiyorum. Ayrıca içinde bulunduğum saha görevine de bir son verdiğimi belirtmek isterim."

Osman Karapınar hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, "Neden?" diye sordu, Zeynep'in gözlerine bakarken.

"Bulunduğum mevcut durumun içinde kendimi ait olduğum yerde hissetmiyorum."

"Sana bunu düşündüren nedir?"

"En başından beri istihbaratın dürüst olduğunu düşünmüyorum, en azından bana karşı... Buna, benden Ünal Beyoğlu projesini saklamanız da güzel bir örnek olacaktır."

ŞANS OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin