Geçirdiğim koskoca bir haftanın ardından fark ettiğim tek şey günlerin haddinden fazla kısa olurken gecelerin de bir o kadar uzun olmasaydı. Tuhaf olan şey ise sanki daha hiç yalnız kalmamışım gibi bunu yadırgamış olmamdı. Annesini ve babasını hiç tanımamış devletin yetimhanelerinde büyümüş bir kadının şu geçirdiği yedi günü bu kadar dert edinmesi normal miydi? Değildi. Çünkü ben yalnızlığı çok iyi bilirdim. Dönüp geriye baktığımda ise geçen son iki ayın o yalnızlık dolu günlere inat dolu dolu geçmesi, şimdi gecenin bir vakti evimin salonunda açtığım bir şişe kırmızı şarap eşliğinde dinlediğim 'Beach Hause-Space song' şarkısı da her şeye tezat değil miydi zaten? Çünkü olması gereken bu değildi. Yalnızlığı soyadı kadar iyi bilen bir kadının yalnız kaldığı için ağlaması normal olamazdı. Bir kadeh daha şarap içecek hâlim kalmış mıydı bilemem ama ayağa kalkıp bir ev baskını yapacak gücüm vardı, yani sanırım, umarım vardır. Elime aldığım şarap şişesiyle birlikte kalkarken ayağa salondan nasıl çıktım arabaya nasıl bindim hiçbir fikrim yoktu. Gaza yükleniyor olabilmek bile bir mucizeydi benim için. Ve dakikalar sonra kendimi bulduğum yer neden Kaya'nın evinin bahçesiydi bilmiyorum. Ağır aksak yürüyen adımlarım beni evinin kapısına ulaştırdığında kaşlarım çatılmıştı. Neden kapalıydı bu kapı? Anahtarım yoktu ki, nasıl açacaktım bu kapıyı? Yanan midem sürekli olarak yüzümü buruşturup yutkunmama sebep oluyordu. Sanırım bu kapıyı açamayacaktım. Evime mi dönmeliydim? Evet. Arkamı dönmek istediğimde kapının sol tarafındaki düğmeyi gördüm. Düğme, işime yarar mıydı? Açar mıydı bu kapıyı? Parmağım düğmeyi bulduğunda çıkan ses ile irkilmem, ve elimdeki şarap şişesininde yere düşmesi saniyeler içinde olmuştu. Neden kahkaha atmak istiyorum? Sırtımı duvara yaslayarak yerdeki kırılmış şişeden sızan şaraba bakarken attığım kahkaha kapının açılmasıyla son bulmuştu. Kaya şaşkınlıkla bana bakarken bende elimle yerdeki şişeyi göstermiş ve kahkaha atmaya devam etmiştim.Yüzüne yerleştirdiği şaşkınlığa eşlik eden korkuyu anlamadığım için, "Bu kapı düğmesiz açılmıyor mu?" diye sormuştum, neden böyle bir şey sormuştum?
Yüzünden düşüremediği şaşkınlığı devam ederken yanıma gelerek, "Ne düğmesi?" diye, sordu merakla. Küçük bir hıçkırık attıktan sonra, "Kapının önünde durdum. Açılmadı. Sonra ben bir düğme buldum. Bastım. Bir ses çıktı. Neydi o?" diye sordum, bilinçsiz bir şekilde. Kaya şaşırmış bir şekilde bakmaya devam ederken elimle az önceki düğmeyi gösterince bakışları benim gösterdiğim yere kaymıştı. Ardından yüzüme bakarak, "Ne anlatıyorsun kızım sen? Zile basmışsın işte." dedi, kaşlarını çatarken.
Elimle ağzımı kapatarak, "Senin zilin mi var? Çok güzel." dedim, neden şaşırdığımı bilmeyerek. Kaya kollarımı tutarak, "Misha, sen iyi misin?" diye, sormuştu gözlerime bakarken.
Omuzlarımı 'bilmem' dercesine salladıktan sonra yerdeki kırılmış şarap şişesini işaret ederek, "Bunu ben yapmadım. Ben temizlemem. O düğme ses çıkartınca şişe korktu, attı kendini yere." dedim, dayanamayıp kahkaha atarken.
Kaya olup bitene bir anlam vermek isterken donmuş bir sekilde yüzüme bakıyordu. Fakat ben bana neden öyle baktığını bir türlü anlamıyor ve aynı onun bana baktığı gibi bende ona bakıyordum. Kaya başını havaya kaldırıp 'sabır' diler gibi derin bir nefes verdiğinde elini tutarak, "Gir şu eve gir, komşularıma rezil olacağım." dediğinde yine kahkaha atmak istedim fakat anlamış olacak ki eliyle ağzımı kapattı. Sonra da beni kollarıyla sarmalayarak evin içine girmemizi sağlayıp kapıyı kapattı. Antreden geçip merdivenleri çıktığımızda salona ulaşınca beni beyaz bir koltuğa oturttu.
Ellerimi tutup önümde diz çökünce, "EVET!" diye, bağırdım nedenini hiç düşünmeden. Kaya kaşlarını çatarak, "Ne eveti kızım?" dedi, söylenir gibi. Kıkırdayarak, "Ama diz çöktün, evlenme teklifi bu." dedim, kahkaha atarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
General Fiction"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.