Kaya'dan gelen telefondan sonra yataktan nasıl çıktık ne ara giyindik hiçbir şey hatırlamıyordum. Şuan Çınar'ın arabasının içinde Tarabya'ya doğru yol alırken gördüğümüz bütün hız sınırlarını da ihlal ediyorduk. Yol boyunca arabada oluşan sessizlikten rahatsız olsam da tıpkı Çınar gibi ağzımı açıp tek kelime etmemiştim. Tarabya'daki konağın önüne geldiğimizde Çınar'ın yaptığı ani fren ile ön cama fırlamaktan son anda kurtulmuştum. Çınar arabadan inerek hızlı adımlarla konağa yürürken aynı şekilde peşinden gidiyordum. Konağın kapısını açarak içeriye girdiğimizde tanıdığım herkesin salondaki koltuklarda oturduğunu gördüm. Kaya ayağa kalkmıştı.Çınar Kaya'nın yanına gidip karşısına geçerek, "Manila'nın buraya geleceğini kim söyledi?" diye sordu, ses tonundaki telaşa karışan merak ile. Kaya sakin bir ses tonuyla, "Bizzat kendisi aradı, haber verdi." dedi, yüzüne bakarken.
Çınar bir anda arkasını dönerek koltukta oturan herkese, "Madem buraya geliyor, ne diye oturuyorsunuz amına koyayım? Gidip hazırlık yapsanıza." dedi, asabi bir şekilde.
Kaya Çınar'ın kolunu tutarak, "Anasını satayım ne hazırlığından bahsediyorsun? Kadın çay içmeye gelmiyor, kan dökmeye geliyor." dedi, bağırarak.
Çınar gözlerini kapatarak derin bir nefes aldıktan sonra bir anda Kaya'nın boğazına yapışarak dişlerinin arasından, "Sen artık ikinci bir emre kadar ağzını açmıyorsun Kaya Bağdat. Eğer sesini soluğunu duyarsam kapattırırım seni bir yere." dedi, net bir tavırla. O an Kaya'nın karşı çıkmasını ya da bir şey söylemesini beklemiştim fakat hiçbir şey söylememişti.
İlber ayağa kalkarak Artemis'e bakarken, "Hazırlıklara başlayalım mı?" demişti, sakin bir ses tonuyla. Artemis uzun bir süre İlber'in gözlerine baktıktan sonra başını salladığında ayağa kalktı. Birlikte merdivenleri çıkmaya başladıklarında ne hazırlığı yapacaklarını merak etmiştim.
Çınar Damla'ya dönerek, "Umarım dün gece Kerem'in sana verdiği emirleri unutmazsın. O ağzını açtığını, Manila'yı kızdıracak tek bir cümle kurduğunu duyarsam canını yakarım." dedi. Damla ulsulca başını salladı. Çınar bu sefer de Gaza'ya dönerek, "Manila'yı sen karşıla, toplantı masasına kadar da sen eşlik et." dedi, emir verici bir şekilde.
Gaza ayağa kalkarak başını salladıktan sonra Çınar yeniden söze girerek, "Konuşlandırma ne durumda?" dedi, bilgi almak istercesine. Gaza söze girerek, "Konağı karadan abluka altına alan yetmiş altı kişilik silahlı savunma ekibi hazırda bekliyor. Ağaç tepelerine konuşlanmış terasa bakan bütün açıları gören yedi tane keskin nişancı emirlerini bekleyecek. Herkese 3,5 milimetrelik taşınabilir kablosuz kulaklık dağıtıldı." dedi, askeri bir bildiri sunar gibi.
Dudaklarım aralanmıştı şaşkınlıktan. Nasıl bir durumun içinde olduğumuzu yeni yeni anlıyordum. Sanırım gerçekten bir iç savaş sebebi geliyordu buraya.
Çınar başını sallayarak, "Haber ver terasa yirmi kişilik bir ekip yerleşsin. Toplantı boyunca emir almak için hazırda bekleyecekler. Ve şimdi hemen herkes teçhizatlı üniformaya geçiyor." dedi, gergin bir şekilde. Gaza başını salladığında İnce, Gurbet, Kaya ve Damla ayağa kalkmıştı. Hepsi Gaza'nın eşliğinde evin alt kata inen merdivenlerine ilerledi ve aşağıya indiler.
Sessizce beklemeye devam ederken Çınar ile göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırmak zorunda kaldım. Şuan fazlasıyla gergin ve sinirliydi. Sessizliğimi korumaya devam ederek sesli şekilde nefes dahi almadan bekliyordum. Birkaç adım atarak yanıma geldiğinde elimi tutarak beni merdivenlere yönlendirdi. Birlikte üst kattaki odasına çıktığımızda kapıyı kapatarak beni giyinme odasına getirdi.
Elimi bırakmadan yüzüme bakarken, "Misha, şimdi dikkatlice beni dinle." dedi, sakin bir şekilde. Başımı salladım. Giyinme odasının ortasındaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU
Narrativa generale"Tilki gibi dostun olacağına, aslan gibi düşmanın olsun." derdi, Örgüt'ün lideri Kerem Karadağ. Bir istihbaratçı ile bir teröristin aşk hikâyesidir.