66. BÖLÜM

235 16 104
                                    


Türkiye Cumhurbaşkanı Cerrah Ata Kolcu'nun evime yolladığı bildiri de Gediz Alpay Kılıç'ın istihbarat açısından bana destek olacağı haberini alsam da, masadaki herkes kadar huzursuz ve onların aksine tedirgin olmuştum. İstihbarattan dahi gönderilmiş olsa da Gediz Alpay Kılıç'ın uyuşturucu alanında bir formül geliştirdikleri bilgisine sahipler miydi bilmiyordum. Kaya'nın elindeki telefona uzanan Kerem telefonu kulağına yaslarken, "Arzin." demişti, sakin bir ses tonuyla.

Hemen yanında oluyor oluşumdan karşı taraftan gelen, "Buyrun efendim." cevabını, rahatlıkla duyabilmiştim.

Kerem birkaç saniye düşündükten sonra, "Tebdil hâlde mi gelmiş?" diye sorduğunda Arzin Esman, "Evet efendim, kendisi silahlı korumaları mevcut bir şekilde Vogue'nin kapısında bekliyor." dediğinde, Kerem Servet Paksoy'un gözlerine baktı.

Hemen ardından da Arzin Esman'a, "Alkan Kuser'in odasından Vogue için bir lokasyon açın, restoranı ablukaya alacaksınız." dediğinde Arzin Esman, "Nasıl isterseniz." diyerek, kapatmıştı telefonu.

Kerem Servet'in gözlerine bakarken, "Kaç tane adamın var?" diye, sormuştu. Servet göğüs cebinden çıkarttığı telefonu ile, "Askeri olarak on iki, sivil de bekleyen yirmi bir kişiyiz." dedi, Vogue etrafındaki adamlardan bahsederken.

Kerem başını olumlu anlamda sallayarak İnce'ye döndüğünde, "Servet'in ablukada ki adamlarından dört tanesiyle Gediz'in yanına gideceksin. Üst araması yapmanıza gerek yok. Fakat Vogue'nin kurallarından bahsedeceksin. Sonra da kendisine misafirliğini kabul ettiğimi söyler, buraya kadar eşlik edersin." demişti, net bir tavırla.

İnce başını olumlu anlamda salladıktan sonra masadan ayrılırken söze giren Gurbet, "İzin ver bende gideyim, göz takibinde bulunurum." demişti, Kerem'e bakarak.

Kerem kaşlarını kaldırarak, "Söz konusu İnce olduğunda elin kolun rahat durmuyor. İçin rahat etmeyecekse İlber'i göndereyim." deyince Gurbet başını salladığında, Kerem başıyla işaret yapınca İlber de ayrılmıştı masadan. Ve hemen ardından Ecmel de gitmişti.

Kanat Kerem'in yüzüne bakarken, "Çınar, benim için parti bitsin. Tünel'e döneyim, lokasyonun başında durmam daha doğru olur." deyince Kerem başını olumsuz anlamda sallayarak, "Hiç kimse hiçbir yere gitmiyor. Adam İstanbul'un göbeğinde taarruza geçecek kadar taşşaklı olsaydı sizin canınızı tehlikeye atmak pahasına buraya gelmesine izin vermezdim." dedi, sinirlenerek.

Başak ellerini ortaya doğru uzatarak, "Ben kırmızı oje seçmemiş miydim? Şuna bak, horoz ibiğine dönmüş!" deyince, hepimiz dönüp Başak'a bakmıştık. Başak da kaşlarını çatarak bakarken bize, "Ne?" demişti, kızgın bir tavırla.

Kaya derin bir iç çekerken, "Mahalleyi ateşe versek, iyi oldu ısındık diyecek kadar gamsız bir kız kardeşin abisi olmak için doğmuş olamam ya!" demişti, sitem ederken.

Masadaki herkes gülmeye başlarken Damla masadaki kadehini alarak, "Ya, bu nasıl doğum günü partisi? Enerjimi düşürdünüz. Hadi dans edelim." dedi, şarabını içerek.

Ardından Müge'yi, İrem'i, Artemis'i, Başak'ı ve Yeliz'i alarak terasın ortasına geçtikten sonra çalan müzik eşliğinde dans etmeye başladılar. Şarabımdan bir yudum alarak, "Çınar." dediğimde, dönüp gözlerime baktı.

"Güzelim."

"Keşke adamın isteğini kabul etmeseydin, ben biraz tedirgin oldum."

Sağ elini belime atıp beni kendine çekerken, "Anlamadım, neden tedirgin oluyorsun?" diye, sormuştu merakla.

"Adamlarıyla gelmiş demediler mi? Tedirgin oldum işte."

Kerem gözlerini devirerek, "Saçmalama Misha, isterse orduyla korunsun. Lokasyon açtırdım, Pícaro'nun havadan destekli koruması altındayız. Hiçbir şey olmaz." dedi, telkin ederken.

ŞANS OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin