52. BÖLÜM

248 21 118
                                    

Askerler tarafından Tünel'de Kerem Karadağ'a ait olan büyük odaya getirildiğimde sürükleyerek beni odanın banyosuna ittiklerinde yere düşmüş ve üzerime kilitlenen kapı ile ağlamaya başlamıştım. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda bembeyaz olan banyo duvarlarının yerde ki parkeleri simsiyah tonlardaydı. Banyonun sol ve arka tarafında bulunan büyük beyaz bir küvet vardı. Sırtımı duvara yaslarken dizlerimi de kendime çekerek korkuyla ağlamaya devam etmiştim. Birkaç dakika sonra banyonun kapısındaki kilit kaldırılmış ve açılan kapıdan içeriye Çınar girmişti. Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda ellerindeki siyah deri eldivenleri fark edince, korku bedenimi titretmişti. Çünkü karşımda Çınar Atabey değil Kerem Karadağ vardı. İçeriye doğru birkaç adım attıktan sonra kapıyı kapatarak bana dönmüştü. Bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra, "Ayağa kalk." demişti, sesiyle banyoya hükmederken.

Ellerimi yere koyup kendimi destekleyerek ayağa kalktığımda sırtım hâlâ banyo duvarına yaslıydı. İki adım daha atarak tam karşımda nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar yakınlığa geldiğinde nefesimi tutmak zorunda kalmıştım. Gözlerimin içine bakarak elindeki deri eldivenleri çıkarıp banyo lavabosunun içine fırlattığında tuttuğum nefesimi bırakarak başımı eğmiştim. İşaret parmağı ile çenemi tutup başımı kaldırdığında yeşil gözlerine bakmıştım.

Parmağı çenemden boynuma doğru indiğinde iç çekerek yüzüme bakarken, "Misha Olivia." demişti, tuhaf bir ses tonuyla. Sessiz kalıp bir cevap vermediğimde ise, "Hem ukala, hem de asi..." demişti, gözlerini yüzümde gezdirmeye devam ederken.

Ağzımı açıp tek kelime edemezken bana doğru yaklaşıp dudaklarını kulağıma yasladığında vücudum kaskastı kesilirken, "Bu ukala ve asi kadın libidomu tetikliyor." demişti, haz dolu bir tonlamayla.

Geri çekildiğinde sağ elinin parmakları önümdeki tulumun fermuarına indiğinde, fermuarı aşağıya kadar indirmişti. Ardından omuzlarımdan tutarak tulumu geriye doğru sıyırdığında sadece sütyenimle kalmıştım. Bir dizini yere yaslayarak eğildiğinde Tünel'e ait olan siyah yarım botun fermuarını indirmişti. Sırasıyla önce sağ sonra da sol ayağımı kaldırarak botlardan kurtulduğunda belimde kalmış olan tulumu da sıyırıp çıkartmamı sağlamıştı. Karşısında sütyen ve külot ile kalmıştım. Ayağa kalkmadan göbeğime küçük bir öpücük bırakmıştı.

İki eliyle saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdıktan sonra şaşkınca yüzüne bakarken, "Ceza yok mu?" diye, sormuştum küçük bir kız çocuğu kadar masumlaşırken.

Yüzüne yayılan hoşnut bir gülümseme ile, "Haklısın, sana bir ceza vermem gerekiyor." demişti, göz kırparak. Alt dudağımı ısırarak söyleyeceği şeyi beklerken elleriyle belimi kavrayıp beni kendine çektiğinda boynuma bir öpücük bırakırken fısıltıyla, "Mesela göğüslerini morartabilirim." demişti, iç çekerek.

Dudakları göğüslerimin üzerine indiğinde dişlerini etimde hissedince inlemiştim. Ardından iki dudağının arasına aldığı göğsümü emmeye başlayınca kasılarak omuzlarına tutunmuştum. Aynı şekilde diğer göğsümü de emdikten sonra parmaklarını sırtımda dolaştırarak sütyenimi çıkartıp atmıştı. Ardından ellerini kalçama yerleştirerek beni havaya kaldırdı. Arkasını dönerek banyo masasının üzerine oturmamı sağladı. Dudakları ve dili göğüs uçlarımda gezinirken elleri bacaklarımı okşuyordu. Dudaklarıma yapıştığında iki parmağı külotumu kenara sıyırdıktan sonra vajinamın dudaklarında dolaşmaya başlayınca dudakları arasında inledim.

Parmakları vajinamdan içeriye sızdığında bir elimi ensesine diğerini de saçlarına götürdüm. Parmakları vajinamda hareket ettikçe saçlarını çekiştiriyordum. Çınar beni geriye doğru yatırdığında iki bacağımı da ayırarak külotumdan kurtuldu ve ardından dudaklarını vajinam ile buluşturdu. Dilini uzun bir süre içimde hissetmiştim.

ŞANS OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin