Israrla Judy'ye bakan yaşlı adam elini ikinci kez kaldırdı ve tekrar parmağı Judy'yi gösterdi. "Getirin şunu."
Kürsünün iki yanına sıralanmış beyaz elbiseli yüksek kan melek melezlerinin hareketlendiğini gören Riley, parmaklarını Judy'nin parmaklarına geçirdi ve geçide doğru yürümeye başladı. "Gerek yok, efendim. Onu lütfen mazur görün." Judy'yi peşinden çekiştirdi ve hepsi bazilikaya ilk adımlarını attı. Beyaz elbiselilerse ikinci bir emirle yerlerine döndüler.
Koltuklarda oturan papazların uğultusu, baş papazın tokmakla kürsüye vurması sonrası anında dindi. Buruşuk derili yüzünü aşağı inince, yanaklarındaki etlerde yer çekimi etkisiyle sarktı. Gözlüklerini burun kemerine iteleyip önündeki kâğıtta yazanlara göz atarken, "Kâğıtta adı yazan Abigail'in sen olduğunu kabul ediyor musun?" gözlük çerçevelerinin üstünden Judy'ye baktı.
Şok olmuş bir yüz ifadesiyle kürsüye korkarak bakan Judy, Riley'nin dirseğini karnının yanında hissedince gözlerini kırpıştırdı fakat tek kelime dahi etmedi. Kâğıtta ne yazdığını bilmiyordu.
"Adını söylesene be kadın!" diye bir ses yükseldi, arka taraftaki koltuklardan.
Ellerini karnının altında bağlamış Riley hafifçe arkasına döndü ve sesin nereden geldiğini kontrol etti. "Söyle gitsin, Abigail." diye mırıldandı hemen ardından. "Zaten kâğıtta ismin yazıyor."
Judy yutkundu ve Riley'ye eğilip, "Bir şey itiraf etmem lazım," dedi. Riley'nin gözleri gözlerine hızla dikilince, "Benim adım Abigail değil." deyiverdi.
"Ne?" Riley'nin sesi elinde olmadan yüksek çıkmıştı. Hemen ardından bakışları Aiden'a döndü ve onun da duyduğunu anladı. Kıpırdanan dudakları arasından ufak bir "Siktir!" yükseldi.
Yaşlı papaz sinirle tokmağı tekrar masaya indirdi. Yerinden hafifçe kalktı ve kürsünün önünde duran kadın avcıya, "Jessica, ne konuştular?" diye sordu.
Kadın açık kahve gözeliyle önce Riley'yi sonra da Judy'yi süzdü. İki adım öne çıktı ve yüzünü kürsüye döndü. "Adının Abigail olmadığını söyledi."
Salonda tekrar bir uğultu yükseldi. Papaz bir yanlışlık yapmadığından emin olmak için kâğıdı en başından okudu. Hatanın kendisinde olmadığını anlayınca gözlerini tekrar Judy'ye dikti. "Açıklaman var mı, evlat?"
"O, başına darbe aldı." dedi Aiden aniden. Bir adım öne çıktı ve konuşmaya devam etti. "Kâğıtta büyük ihtimal bu belirtilmemiş çünkü rapor yazılıp size gönderildikten çok sonra bunu fark ettik." Bakışları kısa bir an Judy'ye döndü ve batırmaması için içten içe dua etti.
Yaşlı papazın dudakları büzüldü. "Her şeyden önce, tanrının huzurunda doğruyu söyleyeceğinize yemin ediyor musunuz?" Herkes bir ağızdan yemin etti ve sessizlik tekrar salona hâkim oldu. Yaşlı papaz Aiden'a bakıp, "Muayeneyi kim yaptı? Muayene sırasında farkına varamadınız mı bu durumun?" diye sordu.
Aiden boğazını temizledi ve onlarla birlikte geçitten geçip tanık kürsüsüne çıkan papaza baktı. "Baskı altında yapılan bir muayeneydi."
Kürsüdekilerin gözü, tanık koltuğundaki papaza döndü. Hemen ardından diğerlerine göre daha genç ve Ekklesia Ankáthi'nin eylemlerinden eskiden sorumlu olan Lucius söz hakkı istedi. "Olayı Ezio'dan dinlemeyi talep ediyorum."
Kürsüdekiler birbirleriyle konuşup isteği onayladılar ve gözler Ezio'ya döndü.
"Liderimizin iddiasını doğruluyorum. Maalesef müdahale sırasında ısrarcı bir manipüle denemesi ve baskıyla karşı karşıya kaldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasy"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...