(VIII)

97 19 18
                                    

5 ay sonra... 

Tapınakta geçirdiği zamandan sonra aldığı eğitim dallarında ustalaşan Judy, birimlerin içindeki en gözde avcı olmuştu. Eğitiminde üstün bir başarı gösterip, avcılara özel yeteneklerle birleştirilmiş, tapınakta hali hazırda tek bilgili olan Kasumi'den bizzat öğrenmeye layık olduğu Mo Ying Xing Luo sanatında da ustalaşmıştı. Bu sanat sayesinde elindeki basit bir kürdanı bile, doğru güç ve hız uygulamalarıyla ölümcül bir alete dönüştürebiliyordu artık. Kasumi, yüz yıllar sonra tapınağında bu sanatı öğretebileceği nadir bir avcının olmasından memnundu. Judy, Kitsune lakabının hakkını fazlaca veriyordu. 

    Ormanlarda avladığı nadir ırktan iblisler sayesinde koruyucu tılsımların birkaçını da tamamlamayı başarmıştı. Haru'nun zaman geçtikçe yumuşayan tavrıyla aralarındaki arkadaşlık bağları oldukça güçlenmiş, birimin diğer avcılarıyla da iyi anlaşmayı başarmıştı. Fakat içini kemiren terk edilmişlik hissini tamamen atmış değildi. Burada beş aydan fazla zaman geçirmişti ve Ekklesia Ankáthi'den kimse bir kez bile onu ziyarete gelmemişti. Üstüne bir de Riley'ye olan siniri içinde tuhaf bir soğukluğa evrilmişti. Yine de içinde bir yerlerde Riley'ye olan inancı henüz tükenmemişti. 

      Derin bir iç çekişin ardından, her antrenman sonrası geldiği, sadece lider avcıların kullanabildiği, yer altındaki lavlarla ısınmış doğal kaynak suyuyla dolu, yükseltilerin tepesinde su aşınması sayesinde oluşmuş havuzlardan birindeydi. Bu havuzları kullanım konusunda Kasumi, ona bir istisna yapmıştı. Ayrıca Kasumi, kaynak sularına da bir tür şifa büyüsü yapmış, suya iyileştirici bir etki kazandırmıştı. Ağır kükürt kokulu su sayesinde antrenmanların sebep olduğu yorgunluk kısa sürede geçiyor, avlanmalarda aldığı yaralar hızla iyileşiyordu. 

      Gözleri boşluğa dalmış, aklı ve göğsü Riley'le oyulurken, havuzun bulunduğu kayalığa doğru tırmanan birinin seslerini fark etti. Vücudunu hafifçe eğip aşağı bakınca, tırmananın Haru olduğunu gördü. Bacaklarını hareket ettirip vücudunu daha da havuza çekti ve su seviyesiyle göğüslerini gizledi. Kollarını göğsünde birleştirdikten sonra yüzünde hafif bir gülümsemeyle bekledi. 

     "Demek buradasın." Haru kayanın kenarlarından kendini yukarı çekti ve Judy'ye doğru iki adım atıp bağdaş kurarak beyaz buharlar yükselen havuzun kenarına oturdu. Yüzünü görebilmek için hafifçe ona doğru eğildi. "Pekâlâ. Aklına takılanları anlat da hemen çözelim." 

     Judy'nin yüzündeki gülümseme silindi ve dizlerini kendine doğru çekti. Kollarını bacaklarına sararken, gözleri çoktan boşluğa dalmıştı. 

      Haru, Judy'nin nemli kolunu okşadı. "Artık geride bırakmalısın."

     "Hiçbiri nasıl olduğumu merak etmedi. Ciara bile giderken veda etmedi," 

      Haru, parmakları arasındaki kolu teselli verircesine sıktı. "Seni korumak için olduğuna eminim." 

      Judy, başını iki yana salladı. "Hayır, hayır. Sen Riley'yi tanımıyorsun-" 

       Haru elini geri çekti ve yüzünü koyu yeşil dallarla kaplı ormana döndü. "Anlattıklarından sonra, portresini bile çizerim." 

       Bir süre aralarında sessizlik yaşandı. Judy'nin omuzları çökmüştü. Haru'nun bu görüntüye daha fazla dayanması söz konusu değildi; Judy'yi gördüğü ilk andan beri içinde bir titreme belirmişti ve onun da başka durumlara evrilen duyguları vardı. Oturduğu yerden kalktı ve ellerini birbirine sürtüp tozlu yosun parçalarını arındırdı. Temizliğinden emin olunca havuz kenarında katlı halde duran kıyafetlerin yanındaki havluyu alıp Judy'ye uzattı.

(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin