Judy, üzerine çevrilmiş -genelinde şaşkınlık olan- bakışlara, aynı ifadeye sahip bakışlarla yanıt verdi. Hemen ardından Ciara'nın geçmiş hakkında dediklerini hatırladı. "Nasıl yani? Yaşadığım dönemleri merak etmemek mi?" Aklında düzgünce kuramadığı cümleler bir şekilde iki dudağı arasından çıkıyordu ama neyse ki Ciara çabucak açıklamaya koyuldu.
"Derindeki semboller, tatlım; sen bir iblis ya da uyuyan değilsin." Judy'ye doğru bir adım attı Ciara. Eline uzanıp tuttu ve yavaşça kaybolmaya başlayan sembolleri inceledi. "Çok eski bir kehanete göre," başını aşağıda tutmaya devam ederken bakışlarını kaldırdı ve diğerlerine kısa bakışlar attı, "birazdan söyleyeceğim her şey birer söylentiden ibaret. Fakat yine de efsanenin bir yerinden tutmayı başardık gibi." diye uyardı. Bakışları tekrar Judy'nin eline kaydı ve sembollerin ışıltısının son saniyesini yakaladı. "Kehanetin, krallığından kovulmuş bir elf prensinin soyundan çıktığını düşünüyoruz... Düşünüyorduk." Eskide kalmış kayıpları hatırlayınca, acı-tatlı hatıraları yüzüne acıklı bir gülümseme yerleştirdi.
"Kehanet nedir?" diye sordu Riley, oldukça ilgili bir yüz ifadesiyle. Ciara'nın söyleyeceği tek bir kelimeyi dahi kaçırmak istemiyordu.
Ciara, Judy'nin elini nazikçe bıraktı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Çok eskiden, ırklar henüz birbirlerine savaş açmamışken, bazı kehanetlerin peşine düşmüş birileriyle karşılaştım. O zamanlar bu boyut oldukça sıkıcıydı. Ben de bu grubun peşine takıldım." Derin bir nefes aldı ve konuyu aklında özetlemek için birkaç saniye sessiz kaldı. "Denk geldiğimiz bir araştırmada bulduklarımız oldukça ilgi çekiciydi. Diller üzerinde uzman olan arkadaşım, bir avcı kampında rastlantı eseri denk geldiğimiz bir muhabbete kulak kabartmıştı. Kendi aralarında konuşan avcıların birinin elinde bir parşömen vardı ve dostum bu parşömeni iki kilo pirinç karşılığında elde etmeyi başarmıştı."
"Sonra?" diye araya girdi, Aiden. O da ilk kez duyduğu bu hikâyenin sonunu ve Judy'le ilgisini merak etmekteydi.
"Dostum, parşömendeki dili çözmek için aylarını harcadı. Sayısız seyahatler yaptık ve bulabildiğimiz en ufak bilgi kırıntısını dahi taç gibi başımızın üzerinde tuttuk. Tabii çoğu söylenti sadece söylentiden ibaret kaldı," topukları üzerinde dönüp komodinin üzerinde duran kitaba yöneldi ve elini açık sayfası üzerinde gezdirdi. "Bu kitaba ulaştığımızda düğüm biraz daha çözülmüştü. Alfred, o zamanlar en yakın köy de bulduğumuz berbat bir meyhanenin üst odalarından birine kendini bir hafta kapatıp bu kitabı çözmeye çalıştı."
"Ve surat ifadenden anladığım kadarıyla, Alfred pek de başarılı olamadı." dedi, Riley.
Ciara başıyla onayladı. "Çünkü onu sekizinci günün sabahında kalbi sökülmüş halde, odanın ortasında yatar halde bulduk. Katil, kitapla beraber kayıplara karışmıştı."
"Katilin kim olduğunu buldun mu?"
"Maalesef, Vergil. Yıllar sonra sadece kitabı ikinci el takası yapan bir satıcının tezgahında, birkaç sayfası kopartılmış halde buldum. Satıcı elinde kalmış bu kitabı kimsenin almaması, dilini kimsenin bilemeyişi ve işe yaramazlığı hakkında oldukça dert yakındıktan sonra, demir bir bileklikle takası tanrının lütfu saydı. O yıllarda kıyametle ve saçma sapan kehanetlerle ilgili söylentiler de artmıştı. Daha sonrasında olanlarsa pek hoş şeyler değildi. Kehanet zırvalıklarına kafayı takmış cehennem lordlarının, bu işin peşine ciddi yetenekleri olan birilerini takması uzun sürmedi,"
"Bu kısmı iyi dinle, Ray. Birazdan benim babamdan bahsedecek," dedi Aiden ve burnundan sinirli, kısa bir soluma duyuldu.
"Oğlumun da dediği gibi, babası, Satan'ın en gözde oğullarından biri ve en yetenekli iz sürücüsüydü. İkimiz, bu kehanetin peşindeyken tanıştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasy"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...