10. Bölüm (I)

68 14 0
                                    

Çukura dolan son başıboş topluluğunun büyük kısmını dişleri ve elleriyle yok eden Riley, çekildiği köşede boş bakışlarla yere bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çukura dolan son başıboş topluluğunun büyük kısmını dişleri ve elleriyle yok eden Riley, çekildiği köşede boş bakışlarla yere bakıyordu. Yığın oluşturmuş başıboş cesetlerinden ayaklarının dibine sızıp kıyafetlerine kadar bulaşan kan umurunda değil gibiydi. Cehennemde zaman, Uyuyan Boyutundan daha yavaştı ve Riley, burada uzun bir süre hayatta kalmayı başarmıştı. Hayatta kalmayı başarmıştı başarmasına fakat benliğinden geriye kalanlar tartışmaya açıktı. İradesinin kontrolü neredeyse tamamen iblis tarafına geçmişti. Ağzından başlayıp çenesine ve boynuna kadar bulaşmış kuru iblis kanı, üzerinde artık kontrolünü yitirdiği ve alnından uzanan boynuzları, gözlerinin kırmızı rengiyle, korkutucu bir iblise benziyordu. Bu hali, Andre ve diğerlerini oldukça eğlendiriyordu. 

      Andre, elinde tuttuğu zinciri çekiştirdi ve Riley'yi dizlerinin üzerine kalkana dek çekti. "Kaldır kıçını, lanetli. Yeni boynuzlara ihtiyacımız var." 

       Riley dizleri üzerinden kalktı ve Andre'ye saldırma planını uygulamaya koydu. Artık Andre ve başı boşları ayırt edemiyor, sadece kan akıtmak ve bir şeyleri parçalamak istiyordu. Fakat diğer öncekilerde olduğu gibi Andre kahkaha atarak zincirdeki büyüyü aktif etti. Vücudu trafoya bağlanıp yüksek akıma maruz bırakılmış gibi hisseden Riley, tekrar dizleri üzerine çöktü. Birbirine prangayla bağlanmış ellerini yere koyup tamamen yere kapaklanmamaya çalıştı. Gerilen boyun damarları ve kasılan vücudu, hissettiği acının şiddetini gözler önüne sermekteydi.

     "Bu işin tadı kaçtı artık," diye söylendi, Carina. Başını Jessica'ya çevirip, "Şundan ne zaman kurtulacağız?" diye sordu. 

     "Diğer lanetlinin yerini öğrenir öğrenmez." diye yanıtladı Jessica. Riley'nin konuştuklarını duyduğundan emindi. Hissettiği acıya rağmen titreyerek dizleri üzerinden kalkmış, ölüm saçan bakışlarını doğrudan üzerine dikmişti. 

       Carina bozuntuya vermese de Riley'nin taşıdığı kandan korkması gerektiğinin bilincindeydi. Tanrı korusun, eğer olur da Riley zincirden ve kısıtlayıcı büyülerden kurtulursa, hepsini nefes alan koca bir tırpan gibi biçip geçeceğinin farkındaydı. Ona yaptıklarının boyutu arttıkça, Riley'nin damarlarında dolaşan kanın daha da öfkelendiğini ve Lilith'in gücünün kendini daha çok gösterdiğinin farkındaydı. Sık sık onu öldürme zamanı hakkındaki sorularının temeli de bu yüzdendi. 

       Riley'nin boynuzları biraz daha uzanırken, alnıyla birleştiği yerden sızan kan damlalarını sakin bir yüzle izledi, Jessica. Tenindeki çürük yeşillikler de kendini giderek iyice belli ediyordu. Koyu mor ve siyaha yakın renklerle cildi altında uzanan damarları söylemeye gerek bile yoktu. Derken, başı boşlar bir anda alana doluştu. Jessica nefesini tutmuş, hâlâ karşısındaki öfke dolu vahşi hayvanı izliyordu. Carina'nınkilerle benzer olan düşünceleri zihninde kasırga gibi dönerken, Andre zincirdeki büyüyü kaldırdı. 

       Üzerindeki baskı yok olan Riley'nin tek düşündüğü şey sivri dişlerini Jessica'nın boğazına geçirip paramparça etmek oldu.  Bunu başaramayacağı konusundaki itirazlarını yüksek sesle beynine bağıran iç sesini dinlemesi gerektiğini de biliyordu. Eski Riley'den elinde kalan tek şey, bu ses ve Judy'di. Doğası gereği ne olduğunu çok iyi biliyordu fakat Judy'nin hayali ve içinde bir yerlerde hâlâ onu Ekklesia Ankáthi'nin Riley'yi olarak tutan bu sesi her hatırlayışında ona sıkı sıkı sarılmayı seçiyordu. Lilith'in kanı bu düşünceyle öfkeden kaynayıp köpürürken, aklına türlü türlü kelimeler fısıldıyordu. Gözleri kısıldı ve dişlerini sıktı. Sesleri susturmaya çalışıyordu. En acısıysa, seslerin hepsinin gerçek doğasına aid olduğunu bilmesiydi. Zaman zaman bu seslere dayanması imkânsız olduğu her an yaptığı gibi gözlerini yumdu ve Judy'nin yüzünü anımsadığı kadarıyla düşündü. Lilith'in kanının sesi beynini kemirirken, anılarını da yavaş yavaş siliyordu. Zihniyle ve kişiliğiyle boğuşurken, giderek şiddetlenen zemindeki sarsıntı, ona zamanının fazla kalmadığını hatırlattı. Üzerine koşan koca bir başıboş sürüsü vardı. 

(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin