(III)

89 15 21
                                    

Aradan geçen iki günün ardından Riley ve Judy, neredeyse tek bir kelime dahi etmemişti. Riley ve diğerleri yoğun geçen avlar yüzünden katedralde bir saat bile kalamıyorlardı. Gelen her ihbarla dışarı çıkıyor, henüz bir iblisi geri göndermeden bir diğerinin haberini alıyorlardı. Milano'daki birimler yetersiz kalınca, Vatikan'ın çağrısı ardından, Dünya'nın dört bir yanındaki katedral ve kiliseler çağrıya kulak vermiş, avcı grupları Milano ve çevresinde hızla görevlerini yapmaya başlamışlardı. 

        Oldukça bıkkın ve agresif bir auraya bürümüş Riley, yatakhanenin kapısını hızla açtı ve içeri girip aynı hızla kapattı. O sıra odadaki küçük kitaplıktaki kitapların birinden boş bir sayfa almış Judy, şamdan yakmak için kullanılan kibrit çöpünün sapını kömürleştirip, gördüğü rüyalardan aklında kalan sahneleri sayfaya resmetmeye başlamıştı. 

        "Sen ne yapıyorsun öyle?" diye sordu Riley, ceketinin önündeki kısa kemerleri açarken. 

        Judy dudaklarını yaladı ve sessiz kalarak çizmeye devam etti. 

        "Sağır mı oldun?" 

        Judy'nin eli durdu ve gözlerini kâğıttan ayırmadan, "Arkadaş olmaya mı çalışıyorsun?" diye sordu. 

        Riley, Judy'ye boş bakışlar atıp arkasını döndü. "Birazdan Ezio kontrol için gelecek."  Ceketini çıkartıp ayaklı askılığa astı. "Yarın Vatikan'a gidiyoruz." 

         Judy'nin kaşları bitişti ve Riley'ye baktı. "Tamamen aklımdan çıkmış." 

        "Şaşırmadım." diye mırıldanan Riley, gömleğini çıkartıp yatağa oturdu ve postal iplerini çözmeye başladı. 

        Judy, Riley'ye dalıp giden bakışlarını kısa bir an sonra kaçırdı ve tekrar çizim yapmaya devam etti. Fakat Riley'nin hareketleri oldukça dikkatini bozuyordu; gereksiz bir gürültü ve hareket ağında çırpınan bir balık gibiydi. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve Riley'nin işini çabucak bitirmesini diledi.  

      Pantolonunu da çıkartan Riley, Judy'nin dizlerine yasladığı kitabın üzerine bıraktığı sayfaya çizdiği şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sonunda merakına yenik düştü ve Judy'nin yatağına doğru yürüdü. "İlham mı geldi?" 

        Judy hızla kâğıdın boş yüzünü çevirdi. "Beni rahat bırakır mısın?" 

        Riley'den aşağılayıcı bir tıslama yükseldi. "Aman, çöp adamların sana kalsın. Eminim senin gibi berbatlardır." 

         Judy'nin gözleri hızla kısıldı ve Riley'ye oyacakmış gibi baktı. "İnsanların kişisel alanlarına ve eşyalarına saygı duyman gerektiği öğretilmemiş sana anlaşılan. Küstahlık, hakaretten ve yürüyen iticilikten ibaretsin." 

         Riley gözlerini devirdi ve dolaba yöneldi. "Çöp adam çizmeye devam et, uyuyan." Çoğunluğu siyah ve füme renginden oluşan kıyafet kalabalığı arasından gelişi güzel tıkılmış gri bir vücut havlusu aldı ve kapağı kapattı. 

         Judy dişlerini sıktı ve sinirle yatakta kıpırdandı. "Uyuyan demekle neyi kast ediyorsun? Ve neden bunu bir hakaretmiş gibi söylüyorsun?" 

         Riley havluyu omuzuna astı ve odanın sonuna doğru yürümeye başladı. "Fazla konuşuyorsun, uyuyan." 

        "Demek ki bir şeyi anlaman için uzun uzadıya cümle kurmak gerekiyor." 

       Riley durdu ve Judy'ye ters bir bakış attı. 

       Judy kendinden beklemediği bir korkuyla yutkunma ihtiyacı hissetti. Riley'yi çok kısa zamandır tanıyordu fakat ilk kez böylesine korkutucu görünüyordu. Daha dikkatli bakınca yüzünde silik izler ve saçlarında kurumuş değişik bir madde olduğunu fark etti. Daha sonraları bunun iblis kanı olduğunu öğrenecekti. Omuzları düştü ve dizlerini biraz daha kendine çekip çizim yapmaya devam etti. Şimdilik geri çekilmek daha mantıklı görünüyordu. Sonuçta karşısındaki anormal bir yabancıydı. 

(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin