Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından, Riley'nin düşünceli bakışlarına daha fazla dayanamayan Judy, gelişi güzel dekore edilmiş ve uzun zamandır kullanılmadığını belli eden tozlu eşyalara bakıp vakit geçirmeye çalıştı. Hâlâ ısrarla ona bakmaya devam eden Riley'ye bakmadan, "Bir sorun mu var?" diye sordu.
Riley kollarını göğsünde birleştirdi ve sırtını duvara yasladı. "Hayır."
"Neden bana bu kadar dikkatle bakıyorsun o zaman?"
"Sana ne?"
Judy gözlerini devirdi ve başını salladı. "Güzel cevap."
"Duyabileceğin en güzellerinden hem de." dedi Riley. Bilinçli bir gıcıklık yapma hissiyle dolup taşıyordu. İticiliğinin nedeninin Judy'ye olan genel ihtiyacından kaynaklandığının da gayet iyi farkındaydı.
"Bazen, özellikle şu hallerinde, ne istiyorum biliyor musun?" Judy gözlerini kıstı ve kızgınca Riley'ye baktı.
Bıkkınca görünmesine özen göstererek nefes alan Riley, gözlerini Judy'nin gözlerinden kaçırdı ve tavana dikti. "Ne istiyor muşsun?"
"Avcılığı tamamen kabullenip gelişmeyi ve seni güzelce dövmeyi."
Riley'nin tek kaşı kalktı ve gözleri anında Judy'ye indi. "Bana dokunmak için daha iyi sebepler bulmalısın."
Judy'den alaycı bir gülüş yükseldi. "Ben mi?" üç adımda Riley'ye yaklaştı ve başını hafifçe yana eğerek yüzüne baktı. "Bunu yapması gereken sensin."
"Bana aşıksın." dedi Riley.
"Ah, asla." dedi Judy. "Sana asla âşık olmayacağım."
"Benim için çıldırıyorsun." diye devam etti Riley. Judy'nin sinirlenmeye yatkın noktasını çok kolay bulmuştu ve üzerine gitmeye kararlıydı.
"Çıldırdığım konusunda haklısın; şu aptal sırıtışının tam ortasına sağlam bir yumruk atma konusunda gerçekten çıldırıyorum."
Riley omuzlarını silkti. "Bir dene istersen." Tam bu sırada diğer kolu altında kalan elindeki telefondan bildirim sesi ve titreşim yükseldi. Ekrana bakınca taksinin konuma yaklaştığını bildiren yazıyı okudu ve yaslandığı yerden doğruldu. "Fantezilerini sonra dile getirirsen iyi olur. Taksi geldi."
"Sen! ... gerçekten sağlamca pataklanmayı hak ediyorsun."
"Herkes bunu söyler, doğru." diye tek düze bir cevap verdi Riley ve çıkışa yöneldi. Adımlarını hızlandırıp evden önce çıktı ve kapıyı bilinçli olarak ardından kapattı.
Kapanan kapının ardından bakakalan Judy, yanaklarını şişiren bir nefes verdi ve kapı kolunu sinirle çekti. Elinde kalan kola ve çatırdayarak kırılan kapı tahtasına bakakaldığı sıra, kapı gıcırtı çıkartarak önden itelendi ve Riley'nin şaşkın yüzüyle karşı karşıya kaldı.
"Vay be," dedi Riley, Judy'nin elindeki kapı koluna bakarak. Alt dudağını bükmüş, başını hafifçe sallıyordu. "Gerçekten de içinde minik bir samuray varmış. Biliyordum." Arkasını döndü ve hiçbir şey olmamış gibi merdivenlerde ilerlemeye başladı.
Judy'nin yüzü sinirle çarpıldı. Kapı kolunu giriş yanındaki vestiyere bırakıp dışarı çıktı ve Riley'nin peşinden merdivenleri tırmanmaya başladı. Giriş katına ulaştıklarında, kapının siyah film kaplı camından ikisi için gelen taksiyi görebiliyordu. Riley'nin kapıyı açmasını beklemeden önüne geçti ve dirseğiyle onu iteledi. Dışarı çıkıp giriş basamaklarını inerken, topuklu ayakkabılarından kızgınlığını belli eden tok sesler yükseldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasy"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...