Uyuyan Boyutu'na döndüklerinde, Aiden'ın anlattıklarının kısacık bir özet olduğunu anladılar: İnsanlar pankartlar açmış, çeteleşmeler başlamış ve düzene dair hiçbir şey kalmamıştı. İtalya'da olduğu gibi, Dünya'nın geri kalanı da delilik sarmalına çekilmişti.
Judy, çılgınlar gibi bağırıp ellerindeki sopaları ve tehlikeli aletleri polislere savuran kalabalığa şaşkınlıkla baktı. "Bu, resmen anarşi."
"Hayır," dedi Ezio, başını iki yana sallayarak. "Anarşi kontrolden çıkmak değildir; onların kontrolünden çıkmaktır."
Tam bu sırada bir grup aralarında toplaştı ve aynı anda yüksek dumana sebep olan kırmızı meşaleler ateşlediler.
Riley, birkaç adım daha atıp diğerlerinden bir öndeki sırada duran ağacın gövdesine tutundu. Gözlerinde şehirde yakılan ateşlerin parıltısı ve gök yüzüne yükselen gri dumanların yansıması vardı. "İşler iyice kontrolden çıkacak gibi."
Aiden kendisine bakan Judy ve Riley'ye sırayla bakıp omuzlarını silti. "Eve hoş geldiniz, kızlar."
"Ne ev ama," diye mırıldandı, Judy. Riley'nin genzinden onaylar tonda bir homurtu yükseldi.
"Yapacağımız şey belli. Herkese bol şans." dedi Aiden ve ormanın içine doğru yürümeye başladı.
Olan biteni orman içinden izleyen Ekklesia Ankáthi, Aiden'ın planını uygulamak için harekete geçti ve birer gölge gibi şehre doğru ilerledi.
Katedralin önündeki meydanda lastikler ve parçalanmış eşyalar ateşe verilmiş, uyuyanlar ve kolluk kuvvetleri arasındaki gerilim yer yer büyümüştü. Meydana vardıklarında birbirlerinden ayrılıp kalabalığın arasına karıştılar. Binlerce maskeli, bandanalı ve şapkalı uyuyanın arasında göze batmaları pek de mümkün değildi zaten. Meydanın iç kısımlarına doğru ilerlediler ve katedralin girişine yaklaşınca durdular. Ezio ve Vergil'ın raporuna göre, Vatikan'ın alt birimleri katedralin önüne konuşlandırılmış, herhangi bir girişime engel olmak için etten bir duvar örülmüştü.
Riley, hızla etten duvarı taradı ve yapılarını çözmeye odaklandı. Gördüğü kadarıyla katedralin sonuna kadar açık kapılarının ardında duran üst birim, Jessica'nın birimi değildi. Bu zamana kadar dile getirip Aiden'a hiç soru sormamıştı fakat Jessica'nın akıbetini merak ediyordu. Başını sola çevirip Judy'ye baktı. O an Judy de ona bakıyordu. Başını bir kez sallayıp tekrar kalabalığın içinde ilerledi.
Bu sırada Riley'den birkaç metre uzakta olan Ezio kulaklarını dört açmış, kapıların ardındaki fısıltılara odaklanmıştı. Ama ne yazık ki uyuyanların sebep olduğu bağırışlar ve yüksek sesle söyledikleri özgürlük atıflı marşlar, fısıltıları engellemekteydi.
Vergil iri cüssesinin sebep olacağı tanınma ihtimali nedeniyle diğerleri kadar katedrale yaklaşmamıştı. Daha çok kolluk kuvvetleri arasında dolaşıyor, Vatikan'la ilgili bilgi toplamaya çalışıyordu. Bir gözü de herhangi bir kargaşada birimin geri kalanına destek sağlamak için katedralin yanını izliyordu.
Katedral kapısının tam karşısında duran Aiden'dı. Görebildiği kadarıyla içeride olan yüzlere bakıyor, göz altlarından itibaren füme rengi bandanalarla kapatılmış yüzlerin içinde tanıdık bir sima arıyordu. Kalabalığın içinde, şapkaları gözlere kadar örtülmüş avcı ceketlerini rahatlıkla seçti ve eliyle ilerlemelerini işaret etti.
Kalabalığın ve katedralin arasına çekilmiş tel barikata yaklaştıkça, öfkeli kalabalığın yığın oluşturduğu konumun hemen ardında durdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasi"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...