Konumu bilinmeyen bir bölgede ağaçsız ve sarımtırak yamalarla süslenmiş koyu yeşil örtü kaplı dağların üzeri, denizin tuzu ve nem yüzünden kristalleşmiş damlalarla doluydu. Gösterişli dağlardan birinin içine yüzyıllar önceki ataları tarafından oyulmuş mağaralarda toplanan tarikat üyeleri, atalarına saygı ritüellerini bu mağarada gerçekleştirir, önde gelen üyeler ise dünyanın gidişatı hakkında verilen kararlarda oynayacakları rollerini, mermer kaplı duvarlarına dikenli sarmaşık ve karagül motifleri oyulmuş ve konumuna göre oldukça gösterişli olan bu salonda, bizzat Chéad Cheithre'den alırlardı. Chéad Cheithre'ü, yani İlk Dört'ü yöneten tek bir beyin olduğu ve bu beyni taşıyanın başka alemden olduğu söylentileri de üyeler içinde dedikodu olarak konuşulurdu. Fakat kimse İlk Dört'ü dahi bilemezken, onları yöneten başka bir beynin varlığını derinlemesine tartışmaya pek cesaret edemezdi.
Tarikatın yönetici konumundaki dörtlünün yaşları, isimleri hatta cinsiyetleri bile tarikatın önde gelen üyelerince dahi bilinmemekteydi. Cinsiyetleri tanınmasın diye vücut ölçülerini eşitleyecek kalıplar üzerine siyah cübbeler giyer, kukuletaları başlarını ve maskelerini tamamen sarardı. Yüzlerini gizledikleri siyah ve kemiğimsi yapıya sahip maskelerinde elmacık kemiği çukurları ve dudak hatlarının kabartılıp altın sarısı renge boyanması dışında hiçbir ayrıntıya yer verilmemişti. Rütbelere göre üç farklı renk vardı: en alt tabaka üyeler kırmızı cübbe giyer, füme rengi, aynı motiflere sahip düz maskeler takarlardı. Orta rütbeliler yani İlk Dört'den emir alan on kişilik grup ise beyaz cübbelerini, mevkilerine göre belirlenmiş bronz maskelerle tamamlarlardı.
İlk Dört, bulundukları dördüncü ve en yüksek katın asma balkonuna çıkınca, zeminde yer alan büyük salondaki kalabalığın uğultusu bir anda kesildi. İçlerinde şarap ve tarikatın özel tarifiyle üretilmiş sıvıyla karıştırılmış bir tür keyif verici madde dolu, sapına dolanmış yılan ve dikenli sarmaşığın üzerine rast gele serpiştirilmiş gül kabartmalarıyla süslenmiş altın kadehler, İlk Dört'e doğru yükselirken başlar öne eğildi.
"Büyük gün geldi," dedi, nereden geldiği anlaşılamayan ve tuhaf bir dil konuşan dört farklı ses. İlk Dört'ün sesleri de görünüşleri gibi benzersiz ve kalıpları ayırt edilemezdi. "İki yıl sonra, Liderimiz uyanacak ve Dumpáil'in kaderini baştan yazacak."
Salonda bulunan kalabalıktan bir anda disiplinli ve kusursuz uyumlu bir cümle yükseldi: "Baineann muid go léir le Dóiteáin, Baineann muid go léir le Tine!" Kalabalık aynı cümleyi üç kez tekrarlarken, halka yapılı salonun ortasındaki çember motiften alevler yükseldi.
"Baineann muid go léir le Dóiteáin, Baineann muid go léir le Tine!" dedi, dörtlü ses ve ortam tekrar sessizliğe gömüldü. Zeminden yükselen alevlerin harıltısı hariç, çık dahi çıkmıyordu. Bir süre sonra İlk Dört, ellerindeki altın kadehleri havaya kaldırdı ve dört değişik sesten aynı anda "Ín aínm Dóiteáin, Ín aínm Tine" yükseldi.
Salonun zemininde, tıpkı birçok yerde göze çarptığı gibi çember içine alınmış, dikenli sarmaşık güllere dolanmış bir yılan resmi vardı. Altından motif bir anda hareketlendi ve zeminden yükseldi. Sürtünme sesleri eşliğinde yerden yükselen heykel, resim halinin üç boyutlu görünümünü aldı ve ağzını açmış yılanın dişlerinden, kadehlerdeki sıvının aynısı akmaya başladı. Boşalan kadehler teker teker yılanın iki dişine uzatıldı ve henüz kim olduğu bilinmeyen Ateş'in Ruhu, saygıyla ve her bir ağızdan defalarca anıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasi"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...