Zemin bir anda hareketsiz kaldı. Tıpkı kırılmadan ve çatlaklar oluşmadan önceki hali gibiydi. Ortalık bir anda sessizleşmiş, Riley, dağ zemininde tek başına kalmıştı. Etrafına bakındı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bir tur kendi etrafında dönünce, az önce kimsenin olmadığından emin olduğu kısımda bir kadın gördü. Uzunca kızıl saçları, kehribar-yeşil irisli gözleri vardı. Mermer gibi kusursuz bir tene sahipti. Güzel yüzünde göze batan tek kusur, sol gözünün altındaki kesik iziydi. Yaydığı güçlü enerji, kesinlikle bir uyuyana aid olamazdı. Riley o an Ciara'nın tanrıça ve tanrılarla ilgili olan sözlerini hatırladı. Gerçek olabilirler miydi?
Kadın dudaklarını kıpırdatmadan sordu: "Kadere inanır mısın?"
Riley, şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Judy'yi kurtarması gerekiyordu. Belki bu kadından yardım isteyebilirdi. İki adım daha atıp kadına yaklaştı. "Bana yardı-"
"Senin kaderin bu." kadın, sadece elini yukarı kaldırıp kolunu Riley'ye doğru uzattı. Elinde, daha önce orada olmayan bir kolye belirdi ve zinciri parmakları arasında saydamlıktan belirginliğe doğru yavaşça geçiş yaptı. Kolyeyi Riley'nin başından geçirip boynuna astı ve kolunu indirdi.
"Yardım etmem gerek," diye kekeledi Riley. Kadının hissettirdiği güven duygusunu kaybetmek istemiyordu fakat geride bıraktığı biri vardı. Biri mi vardı? Adı neydi? Judy'yi hatırladı. Zihni bunun için büyük bir savaş vermişti. "Geri dönmeliyim," dedi, fısıldarcasına. Saniyeler geçtikçe kadına tuhaf bir hayranlık hissediyordu. Önünde diz çökme isteğiyle doldu ve eklemleri kendiliğinden harekete geçti. Bütün acısı gitmişti. Fakat aklı hâlâ Judy'deydi. "Judy... ona dönmeliyim."
Kadın başıyla onayladı ve tek bir adım dahi atmadan ilk karşılaştıkları mesafeye döndü. Tam ortalarında kalan boşlukta aniden bir hareketlenme oldu ve yer altına gizlenmiş altından yılan heykeli zeminden yükseldi. "Pusulayı takip et." Kadının gözleri, altından yılana döndü. "Senin kaderin bu."
Riley, kadının boynuna astığı kolyeyi hatırladı. Kolye, bir pusulaydı. Hemen sonra kadın kolunu tekrar kaldırdı ve kolunun üzerinde siyah bir cisim belirdi. Kırmızı gözlü cisim kanatlarını açtı ve Riley'ye doğru uçtu. O an onları yan profilden izleyen biri, kırmızı gözlü iri kuzgunun siyah ve sivri gagasından başlayarak Riley'nin gözünden içeri girişini ve gözden kayboluşunu görebilirdi.
Derin bir ürpertiyle titreyen Riley, dizlerinin üzerine çöktü. Zemindeki sarsıntıyı tekrar hissedince benliği yerine geldi ve az önce ne yaşadığını anlamaya çalıştı. Başının arkasında tuhaf bir uyuşukluk hissetmiş, kanat sesleriyle gözleri irileşmişti. Sivri gagasını gözüne hedefleyen ve başına histerik bir fantastikle giren kuzgun gerçek miydi? Kızıl saçlı kadınla konuştuğu yere gitmeden önce gördüğü son manzaranın üzerinden sanki hiç zaman geçmemiş gibiydi. Başını çevirdi ve arkasına baktı; kanatlarını genişçe açmış kuzgun, ona yol göstermek ister gibi seçmesi gereken yolda uçuyordu. Hızla toparlandı ve kuzgunu takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasia"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...