(IV)

84 18 26
                                    

Judy'nin gitmek istediği konum, Milano'nun en işlek caddelerinden birindeydi. Saat geç olsa da Riley işi şansa bırakmak istemedi. Normalde beş dakika sürecek mesafeyi on dakika gibi bir zamanda, birbirine bitişik binaların çatılarını kullanarak geride bıraktılar. 

        "Burası," dedi Judy ve Riley'nin arkasından, oldukları binadan bir kat daha az olan binanın çatısına atladı. 

        "Yarın ilk iş olarak ne yapacağız, biliyor musun?" diye sordu Riley, çatıda yavaş adımlarla ilerlerken. 

     "Ne yapacağız?" 

      "Serbest koşu çalışacağız. Çatı yolu kullanımında vasatsın. Bacaklarını ve kollarını kullanmak konusunda bir penguen gibisin."

      "Bu senin suçun," diye karşılık verdi, Judy. Ses tonunda suçlayıcı bir memnuniyetsizlik vardı. 

       "Ne demek benim suçum?" 

       " "Madem beni çatılarda gezdirecektin, şimdi boş boş konuşacağına daha önceden eğitseydin" demek." Tek nefeste söylediği cümlenin ardından adımlarını hızlandırdı, Judy. Riley'ye doğru yürüyüp kolunu tuttu ve "Çekil şuradan." diyerek kenara iteledi. 

      "Amma alıngansın, ha." diye mırıldandı Riley ve Judy'nin peşine takıldı. 

      "Alınganlıkla alakası yok; insanın sinirlerini öyle bir geriyorsun ki, karşına taşı koysalar onu dahi tam ortasından çatlatırsın." 

     "Tüm mükemmelliğimle ve hiç çekinmeden." 

     "Nesin sen? Cevap-matik falan mı?" 

     Riley, Judy'nin önünde durduğu çatı duvarına yaklaşıp arkasını döndü ve dirseklerini duvara yasladı. "Güzel benzetme, penguen."    

     Judy sabır dilercesine soludu ve Riley'le ilgilenmemeye karar verdi. Ne kadar karşılık verirse sonunda üste çıkanın hep o olacağını biliyordu. Perdesi çekili, lambası sönük eve baktı ve bir hareketlilik var mı diye kontrol etti. 

      Riley duruşunu bozmadan başını çevirdi ve Judy'nin ilgiyle izlediği eve baktı. "Kimi röntgenliyorsun?" 

     "Röntgenlemek değil bu," 

     Riley, Judy'ye döndü ve sırıttı. Tabii bandanası yüzünden Judy sadece kısılan gözlerini görebilmişti. "Buradan bakınca tam da sapığa benziyorsun," 

      Judy yumruklarını sıktı ve bakışlarını Riley'nin yüzüne yöneltti. "İki saniye dahi olsa susamaz mısın sen?" 

       Riley kaşlarını kaldırdı, "Çok uzun," hemen ardından gök yüzüne bakıp iç geçirdi. Tek ayağını duvara dayayıp yavaş bir ritim tuttu. 

       Judy, duvardan yükselen tok sesi sanki kulağının dibinde gibi duyuyordu. "Kes şunu." 

      "Hey," diye aniden çıkıştı Riley. "Tolerans gösteriyorum diye bana emir veremezsin." 

      Judy gözlerini kapattı ve sakinleşmek için on saniye saymaya karar verdi. 

      Gizli gizli sırıtan Riley, başını tekrar eve taraf çevirince lambanın yandığını gördü. "Eve biri geldi," Vücudunu çevirip dirseklerini tamamen duvarın üstüne dayadı ve gözlerini kısarak evi dikkatle izlemeye başladı. 

        Çoktan gözlerini açıp tüm odağını eve veren Judy, nefes dahi almadan tül perde ardında yanan ışıkla evi izlemeye başladı. Perdenin ardında bir kişi belirdi; Judy, sevgilisini görünce kalbi tuhaf bir hisle tekledi. Derken, bir kişi daha cama yaklaştı ve kalın perdeyi kapatmaya çalışan Judy'nin sevgilisine arkadan sarıldı.

(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin