Kasumi'nin odası önünde bekleyen Aiden ve Ezio, içeriden yükselen bağırışları asık suratlarla arada bir birbirlerine bakarak dinliyorlardı. Riley'nin ayakta durmasına yardım eden Vergil'sa kapıya bir tekme atıp içeri girmek ve Kasumi'ye neden bu kadar tepkili olduğunu sormak istiyordu. Judy'nin bütün ısrarlarına rağmen Kasumi'nin yumuşamaya niyeti yok gibiydi.
Yumruklarını sıkmış Judy, Kasumi'nin masasına bir adım daha yaklaştı. "Onun tarikat tarafından bilinmemesi gerekiyor," kısa bir nefes aldı ve sinirini bastırmaya çalıştı. "Eğer onu öğrenirlerse üzerinde denemeye kalkacakları delilikleri düşünebiliyor musun? Onu nasıl bir silaha dönüştürebileceklerinin farkında mısın?"
Kasumi, masasının üzerindeki kağıtlarla ilgileniyor gibi yaptı. "Yani onu elinizde tutacak kadar kendinize güvenmiyorsunuz, yanlış mı anladım?" Bir deste kâğıdı alıp masaya hafifçe vurarak düzeltti ve bakışlarını yukarıya çeverip Judy'ye hissizce baktı.
Judy'nin yüzü buruştu. "Senin gibi düzene karşı gelmek için kendinden vazgeçmeye hazır birine böyle mi davranıyorsun? Üstelik bunca kayıptan son-"
"Onu benim tapınağıma getirerek büyük bir düşüncesizlik yaptın!" Kasumi'nin konuşurken en ufak bir hissi bile barındırmayan yüzü, sesiyle büyük orantıda terslik içindeydi. "Ona karşı hiçbir sorumluluğum yok."
Judy'nin kaşları çatıldı. "Bana karşı var."
Kasumi, Judy'yi baştan aşağı süzdü. "Sağlıklı görünüyorsun. Yine de görünmeyen bir yerinde yara varsa tabii ki tapınak suyundan yararlanabilirsin, Kitsune."
Judy, sıktığı yumruklarını bir anlık sinirle Kasumi'nin masasına vurdu. Yaptığını fark edince, Kasumi'nin saniyeler içinde kalkıp onu yok edeceği korkusuyla elini hemen masadan çekti fakat böyle bir şey olmamıştı. Aksine, Kasumi'nin dikkatini çekmeyi sonunda başarmış gibiydi. Yüzleri eşit hizaya gelene dek eğildi. "Ona yardım etmezsen, Vatikan'ın da Kara Gül Tarikatı'nın da kökünü kazıyamazsın. Bizim sana ihtiyacımız olduğu gibi senin de hepimize, özellikle de ona ihtiyacın var. Bunu çok iyi biliyorsun."
Kasumi'nin gözleri kısıldı ve başını hafifçe yana eğdi. Yüzünde aşağılama ifadesi vardı. "Bu yüzden mi tarikat üyelerini bazilikada sağ salim bırakıp buraya kaçtınız?"
Judy'nin gözleri hızla Kasumi'nin iki gözü arasında gidip geldi. Onun yarasına bir kere basıldığında, Aiden'a yardım etmişti. İkinci denemeyi yapmasından ne gibi bir zarar gelirdi ki? "Riley'nin kimin kanını taşıdığını biliyorsun, değil mi?" Kasumi derin bir nefes alınca, konuşmaya devam etti. "Onun ve senin gibilerin pek nadir olduğunu da biliyorsun."
"Sonuca gelelim. Fazla zamanım yok."
"Onunda torunların gibi harcanmasını mı istiyorsun?"
Kasumi'nin yüzünde kısa bir an bin parçaya bölünmüş kırıklar belirir gibi oldu. Bakışlarını masasındaki yazı fırçasına indirdi ve "Dışarı." dedi, kuru bir sesle.
Judy, daha fazla uğraşmaktan vazgeçip arkasını Kasumi'ye döndü ve kapıya doğru yürüdü. Sinirini bastırması gerektiğinin farkındaydı. Soğuk savaşları böyle devam ederse, bir delilik yapmaktan korkuyordu. Nasıl olsa Riley'yi Jessica'nın elinden kurtarmışlardı. İşin zor kısmı halledilmişti. Gerisini halledecek başka yollar da bulabilirdi. Kapının kolunu kavrayıp aşağı çekmek için elini uzattı.
"O iyileşene kadar burada kalabilirsiniz,"
Judy'nin eli havada kaldı. Omuzu üstünden arkasına baktı ve Kasumi'nin az önce dediğini doğru algılayıp algılayamadığını düşündü.
![](https://img.wattpad.com/cover/352113029-288-k498325.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)
Fantasy"Tanrı'nın kutsal ışığında parıldayanın yozlaşması an meselesidir. İblis, melek ya da insan; düşünen her varlığın en ilahi laneti, Tanrı'nın sunduğu üstün mevkiyi ve gücü, kendi iradesiyle dengede tutmaya çalışmaktır." Vatikan'a bağlı iblis melezi a...