(III)

83 18 18
                                    

Aiden ve diğerleri, SENGUE&LOOP'dan çıktıklarında hava yağmur bulutlarıyla kaplanmış, ilk damlalar yavaş yavaş yere inmeye başlamıştı. Aiden önde Ezio ile fısıltı tonunda konuşuyor, Riley ile şakalaşan Vergil'in kelimeleri sessizliğin içinde yankılanıyordu. Judy ise hâlâ yaşadıklarının şokunu atlatamamış halde öylece Riley'nin yanında nereye gittiğini bilmeden yürüyordu.

    "Sana söyledim, Monica bana aşık." dedi Vergil, kendinden oldukça emin bir ses tonuyla. Yüzündeyse gururlu bir ifade vardı. "Bana nasıl gülümsediğini görmedin mi?"

    "Tabii ki, Alp'lerdeki çikolata ineği de fosforlu yeşildi zaten." diye dalga geçti Riley. 

    "Sana doğruyu söylüyorum, beni gördüğü için öyle çabuk geldi." 

    "Monica yüzüne bile bakmadı, Vergil." 

    "Çünkü bana aşık ve yüzüme bakamayacak kadar utanıyor." Vergil'in sırıtışı büyüdü. "Hatun bana bitiyor."

     Riley'den dalga geçtiği bariz belli olan bir kıkırdama yükseldi. "Vatikan'ın anlaşması olmasa kanını içerek kuruturdu seni. Ne aşkı?" 

     "Göreceksin," dedi Vergil, bastıra bastıra. Riley'ye sinir olduğu belliydi. "Bir gün evleneceğiz ve-"  

     "Ve nedimeliğini ben yapacağım sana söz veriyorum, Vergil. Seni pembe tüllü gelinlik ve elinde bir buket çiçekle göreceğim günü iple çekiyorum." Yüzüne yapay bir gülümseme yerleştirdi ve Vergil'a bakıp gözlerini kırpıştırdı. 

      İkili arasındaki muhabbete ilgisi kayan Judy, bir an elinde olmadan Vergil'ı tam da Riley'nin betimlemesi gibi düşledi. O da genzinden kaçan kıkırtıya engel olamamıştı. 

       Diğer üçünden iki metre kadar önde ilerleyen Aiden durdu ve arkasını dönüp ellerini bir kez birbirine vurarak dikkatleri üzerine toparladı. "Vergil'ı tarif ettiğin gibi görmek için her şey verilir fakat şu an daha önemli bir konumuz var: Judy'nin kanını Monica'ya vermemiz." 

      Aiden'a ilerlerken etrafa bakındı Riley. İkisi de takip edildiklerinin farkındaydı. Bakışlarıyla anlaştılar ve Riley, konuşmaya başladı. "Bence Judy'yi komple verelim gitsin. Daha çok yolu var ve aşırı korkak." 

     O an kendinden bahsedildiğine emin olamayan Judy, "Ne?" diye şaşırdı.

      Riley, Judy'yi umursamadan devam etti. "Monica'nın yanından Judy ile ayrılmak hataydı. Fazla uzaklaşmadan geri dönelim." dedi ve göz ucuyla, oldukları konumdaki ara sokağa en yakın çatıya baktı. "Bu çömezle zaman kaybetmek yerine yeni bir avcıyı eğitelim derim." 

     O an olan bitenden haberi olmayan Vergil, "Ray," dedi ve bir adım attı. Riley ve Aiden'ın neden böyle bir konuşma yaptıklarını anlamaya çalışıyor, Judy hakkında söylediklerine inanamıyordu. 

     Riley arkasını döndü. "Çatı kenarından atılan güvercininin uçması beklenir." dedi ve ekledi: "Her neyse. Biz şu işe yaramazı ne yapacağımız konusuna geri dönelim." 

    "Hey!" diye çıkıştı Judy. "Ne diyorsunuz siz?" 

     Vergil'ın alnı gerildi ve çenesini kapalı tutması gerektiğini anladı. Güvercin, etrafta bir haberci var anlamına gelmekteydi. "Kes sesini çaylak." diye Judy'yi azarladı. 

      Judy, grubun aniden değişen davranışlarıyla neyin içinde olduğunu çözmeye çalıştı fakat ağlama ihtiyacı ve siniri olaya karışınca boğazına bir düğüm çöktü. 

      "Ah, kahretsin," diye sızlandı Riley aniden. Tek elini kaldırıp aklına bir şey gelmiş gibi şakaklarını tuttu. "Bugün merkeze gidip bizi Monica'ya yönlendiren bağlantımla buluşacaktım, tamamen aklımdan çıkmış. Kesin yeni bilgiler edinmiştir." 

(KYS) Ekklesia Ankáthi (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin