...
Sabah erkenden kalkıp, evden sessizce çıkmıştım. Şimdi de sahil de yürüyüş yapıyordum. Sahilin sonuna gelince park ettiğim arabama geri bindim. Eve dönerken de bir pastaneden börek, poğaça, simit almıştım. Severlerdi. Özellikle Yiğit ve Savaş onlar sever diye de ayrı ayrı börek türü almıştım. Hadi bismillah.
Kapının önüne gelince tıklattım, belki uyuyan vardır diye. Toprak kapıyı yoldan geçiyor gibi yürüyüşünü bozmadan sonuna kadar açmış koridor da kendi odasına ilerlemeye devam etmişti. İçeri girip mutfağa geçtim. Annem, ağlayarak uyumuştu. Yorgundu, kalkamazdı o şimdi. Yani erkenden kahvaltı edip çıkalım herkesin işi gücü var yani. Mutfağa geçip masaya kahvaltılıkları çıkardım. Çay suyunu da koyup, aldığım börekleri tabaklara koydum. Poğaçaları her köşeye ayrı ayrı dağıttım. Simitleri bıçakla küçültüp tek tabağa koydum. Tencerelerin arasından büyük tavayı alıp buzdolabından 6 tane yumurta ve sucuk çıkarttım. Kaynayan çayı demledim. Sucuklar kızarınca üstüne yumurtaları döktüm. Oda olunca masanın ortasın daki büyük tabağa boşalttım yumurtayı. Çayın altını kısıp salonda ki televizyon izleyen babamın yanına ilerledim. Salon da kimse yoktu. O sabah haberlerine göz atıyordu zaten."Kahvaltı hazır."
"Geliyorum kızım."O yerinden kalkarken, geveleyeceğimi hızlıca gevelemiş mutfağ koşar adım geçmiştim.
"Öbür insanoğullarını da çağır, lütfen."
Mutfağ geçip çayları ince belli cam bardaklara koymaya başladım.
Savaşa koyu,
Toprağa açık,
Yiğite açık,
Babama açık,
Anneme koyu,
Kendime koyu. Şükür. Tamam. Okeyiz.Herkes mutfağa girerken, ben hemen ters çevrili çalan telefonumu alıp mutfaktan çıktım. Salon balkonuna çıkıp telefonu direk cevapladım.
"Emredin komutanım?"
"Kızım sana bugün başka bir görev var. Şu yeni atananları bir hizaya çeksen. Çömezler, bişey bilmiyorlar. Bugün başlarında da sen varsın. Akşama kadar pestillerini çıkart."
"Emredersiniz"Kapanan telefonla, içeri geri girdim. Masa da babamın öbür tarafındaki boş yere geçtim. Suyumda büyük bir yudum alırken, gördüğüm şeyle su ağzımdan Toprağın suratına doğru giderken ben öksürükten boğulucaktım. Noluyo ya?!
YİĞİT, ASKER Mİ OLMUŞTU BEN Mİ YANLIŞ GÖRÜYORUM!
BEN YANLIŞLIKLA BÜTÜN SUYU TOPRAĞA MI FIŞKIRTMIŞTIM!
BEN ÖKSÜRMEKTEN NEFES ALAMIYORDUM YALNIZ!
En sonun da öksürüklerimden kurtulmuştum. Babam bana endişeyle bakarken ellerimi Toprağa doğru uzatıp iki yana sallama başladım.
"Özür dilerim valla bir an boşluğuma geldi. Kusura bakma lütfen ya"
O gözlerini sıkıca kapatıp beni onaylamış ve kenardan bir peçete çekerek yüzünü temizlemişti. Ben bakışları mı tekrar Yiğit'e çevirdim. Valla baya doğru görüyorum.
LAN MADEN İZİN VERİYORSUNUZ ASKER, POLİS OLMAMIZA, BEN NİYE EVİ TERK ETTİM DE KAÇ YIL AYRI KALDIK!
Yakışmıştı vesselam, hiç düşünmezdim. Küçükken hiç asker olmak istiyorum dememişti. Ne oldu da ne kararını değiştirdi acaba?
Babama bakınca onun güldüğünü gördüm."Baba!"
"Efendim kızım."Benim hışımla konuşmama o çok sakince karşılık vermişti.
"Noluyo ya?"
Afallamış ifadene sorduğum soru babamı tekrar güldürmüştü.
... 8 YIL ÖNCE
"YA ANNE HAYALLERİME TAŞ KOYMA ARTIK!"
"OLMIYCAKSIN NE İŞİN VAR SENİN POLİSLİKTE. GİT DOKTOR OL, SAVCI OL OTUR EVİNDE!"
"ANNE NE ALAKASI VARYA?!"
"ZEREN ANNEME BAĞIRMA, HEM NE BU İNAT BAŞKA MESLEK Mİ KALMADI YA!?"
"Kalmadı abi, saygınız yok mu ya bana, hayallerime ne bu karşıçıkmalar. Abi sende polis değil misin ne bu karşı çıkmalar?"
"Zeren kes artık sesini!"
"Öyle mi oldu Toprak abi şimdi öyle mi oldu!"
"Her zaman böyleydi Zeren uzatma!"
"Zeren odana git!"
"SİZE İNANMIYORUM YA, İNANMI-YO-RUM YA! Bıktım bu hareketlerinizden, engellerinizden, bıktım. Bıktım. İnşallah pişman olmazsınız, inşallah."
"ZEREN NEREYE SAÇMALAMA OTUR OTURDUĞUN YERE!"
"KES SESİNİ ABİ ARTIK KES! YOKSUNUZ ARTIK, KARŞIMA ÇIKANI EZİCEM ARTIK!DÜŞÜNMİCEM KALBİ KIRILIRMI DİYE O YÜZDEN SAKIN ÇIKMAYIN KARŞIMA SAKIN!"Çantamı koluma takıp hızla indim merdivenleri. Otobüse binip, havaalanına gittim. Alabildiğim en erken bileti aldım. Ankaranın yollarına düştüm. Düşündüm saatlerce. Çok düşündüm dedim polislik ne ki ben asker bile olurum! Sonra düşündüm bu dediğimi kendi kendime. Yüzümde yarım yamalak bir gülüş belirdi. Sonra tekrar ettim içimde polislik ne ki ben asker bile olurum! İşte o zaman karar verdim. En acele ama en güzel kararım olmuştu. Sınava girilecek kurumun önünde sabahlamıştım. Derince bir nefes almış, sınavda hayallerimi düşünerek ilerlemiştim. Sınav sonuçları açıklanana kadar sahilde yatıp kalkmıştım. İki üç haftaya sonuçlar açıklanmış telefondan çağırılmıştım.
Kara Harp Okulundaydım. Olmuştu. Bir anlık da olsa verdiğim bu karar hayatımda her şeyi etkilemiş beni hep en yukarı taşımıştı. Başarmıştım. Hemde çok güzel!Polislik ne ki ben asker oldum!
...
Bilmiyorlardı. Polisim falan sanırlar ama askerliği tahmin bile edemezlerdi. Bende edemezdim. Kendimden beklemezdim.Yüz ifademi toplayıp, bana bakan bir kaç surata bakmadan yemeye başladım. Çayımı içip ikinci bardağa geçtim. Börek, yumurta o bu şu derken kahvaltımı edip kalktım masadan. Toplasınlar bir zahmet. Ellerine yapışmaz.
"Baba ben çıkıyorum!"
"Dikkatli git!"Babamın salondan seslenmesiyle çıktım evden. Arabama atlayıp karargaha sürmeye başladım.
...
"Yok diyorum yok!"
"Abi nasıl yok ya sen polis değil misin, ne işe yarıyor bu polisliğin!"
"Ya bilmiyorum işte, ulaşılmıyor bilgilerine. Nasıl saklamış artık ben bile ulaşamıyorum!"
"Off abi ya off bir işi de hallet sen şaşıp kalıcam!"
"Kolaysa sen bul Toprak!"
"Off!"
"BENCEDE OFF!"
"Abi bağırıp durmayın bir belki, yani nasıl oldu bilmiyorum ama bu özel bir meslek yapıyor olabilir mi acaba?"
"Olum ne olacak polis olmak istiyordu, başka ne olacak?"
"Bilmiyorum yani bu, ne biliyim işte ya aklıma gelmiyo başka meslek!"
"Ben gidiyorum ya, hiç bir bok öğrenemedik zaten. ÇÜNKÜ DEVLET SIRRIYA MESLEĞİ, HAYATI!"
"TOPRAK! Yemin ediyorum o topuklarına sıkarım senin bas git adamın asabını bozma!"Toprak, Savaşa dil çıkarıp kaçtı odadan. Arkasından kapanan kapının üstüne yastık sertçe çarpıp yere düştü.
"YEMİN EDİYORUM SİNİRLERİMİ BİTEK BU GERİYOR!"
"Abi bir sakin yağ. Benim işim var hadi geç kalmışım ilk günlerden. Sende tekrar bak, sor soruştur artık."
"Öff tamam git sen. Ben tekrar bir denerim."...
Odama ilerleyip içeri girdim. Üstüme direk kıyafetlerimi geçirip, saate baktım. 07.55.Bu soğuk iyi gelirdi şimdi yenilere. Şöyle bir hipotermi geçittirirdik artık. Odadan çıkıp nöbetçi askerlerden birini durdurdum.
" Yeni gelenler kaçta Karargahta olur aslanım?"
"Komutanım onlar saat 8 de bahçede sırada olucaklardı."
"Sağolasın"Kafasıyla beni onayladı. Bende bahçeye ilerledim. Artık 2 dakikaları kalmıştı. Hadi bakalım. Bahçeye çıkıp kenardaki bankalardan birine çöktüm.
Yeni atananlar, eğitimlerini full tamamlamış ayıklanacaklar. Askeriyeye ayak uydurabilenler pes etmeyenler burada kalacaktı. Gerisi evine geri dönecekti. İnşallah hayalleri olupta çalışanlar evlerine dönmezdi. Kolay bir test olmayacaktı. Tabi onlara göre.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Özlemekle Geçmiyor~
Teen FictionBugün günlerden Pazar saat akşam 06.32 ve ben yine terkettiğim sokaklardayım. Pişman olmak istemiyordum. Asla pişman olmak istemiyordum! Buraya gelme sebebim de buydu, tek sebebim yani. Ölümle burun buruna olmak, onlarla yüzleşme hissi uyandırıyordu...