İsot

2K 182 15
                                    

...

Eve gelmiştik. Ben balkon da otururken toprak güneşi uyutuyordu. Bir süre sonra balkonun kapısı açılıp içeri toprak girdi. Mermere üst üste attığım ayaklarımı hiç çekmeden ona bakdım. Yanımda ki sandalyeye çöküp oda benim gibi ayaklarını mermerin üstüne attı.

"Ee toprak bey ne istiyorsunuz?"

"Zeynepin hayatını."

"Kızına sorsaydın o anlatırdı."

"Onun da canı sıkkın daha da sıkmıyım dedim."

"Nüfus işlemlerini hallettim."

"Eyvallah."

"Eveeet. Hadi bakalım zeynebin mükemmel hayatına. Zeynep doğu da büyümüş bir kadın. Fazla töre möre değil ama yine de az da olsa kısıtlama vardı.

Her neyse bizim kız bir akşam dışarı çıkıyor. Komşularına geçiyor. Kapıyı bir çalıyor, bir erkek daha önce hiç görmemiş. Adam da sarhoş zaten.

Zeynep komşularını sormaya kalmadan içeri çekmiş. Kapı kapanmış... Sabah kendine geldiğinde her yeri kan, morluklar... Dövmüş kızı şerefsiz, o da yetmemiş. Sabah Zeynep evden kaçmak için devreye girince.

Sarhoşluk dışı bir saldırı gerçekleşiyor... Hem hayatını karartan hem de hayatına cennet gibi düşen...

Tecavüz ediyor kızı şerefsiz...

Zeynep o yaralarla karşı çıkamıyor. Toprak... O çaresizliği var ya, anlatırken ki o çaresizliği var ya! "

Bir elimin baş parmağını kırık bir şekilde dişlerimin arasına aldım. Gözlerim sinirle dolmuştu.

" Ben yıkıldım ya! Ben o gözler de ki çaresizlik de yıkıldım! "

Ayaklarımı mermerlerden çekmiş yere indirmiştim. O da aynı şekilde kollarını dizine yaslamış kendini sıka sıka beni dinliyordu.

"Sonra! O namussuz gidiyor zeynebin abisine zeynebin onun üstüne atladığı yalanını falan söylüyor! Aile eve bir giriyor...

Her yer kan, dağınık...onu geç! Onu geç içeride yerde yatan bir kız çocuğu! İçeride kanlar içinde yatan bir kız çocuğu, gözleri yarı açık, gözlerinden kendi kendine yaşlar akıyor. Ne elini kaldırabiliyor ne de ağlamasını durdura biliyor.

Aile kız çocuğunu hastaneye getiriyor. O kızı orda tek bırakıyorlar. Bir hafta komada kalıyor...

Uyanınca ilk duyduğu şey... Hamilesin!...

Tabi! Bu haber anında her yerde yayılıyor! Zeynep atlıyor bir otobüse ankaraya geliyor. Yıllarca hedeflediğim askerlik için savaşmaya hazırlanıyor.

Her şeyini ortaya koyarak savaşıyor!

Her sınavı geçiyor. Benle tanışıyor. En büyük destekçisi olmaya çalışıyorum...

Omzumda her gece ağlıyor..

1.dönem bitiyor... Gece yurttayız.. Doğum başlıyor. Diyorum 'halledicez güzelim, bunu da halledicez'.

Hallediyoruz toprak...

O çocuk doğuyor...

Teyze oluyorum, o anne.

Bebeğe orada çalışan bir abla bakıyor her gün.

Büyüdük... Başardık ve şehit oldu.

Şimdi de emaneti bende. "

Toprak eliyle suratını kapatınca hıçkırık seslerini duydum. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. Oturduğum yerden sarıldım ona...

" Toprak... O acı çekti... "

Omzuma anlını yaslayıp ağlamaya devam etti. Başının üstüne elimi koyup saçlarıyla oynamaya başladım. Benim de gözlerimden alıştığım yaşlar akıyordu. Gece son sözüm ise

"Toprak, Zeynep öldü..."

Olmuştu.

...

"Teyze!"

"Ahh hayırr!"

Yastığımla kulaklarımı sonun kadar kapattım. Yorganı hem kollarım hem bacaklarım arasına aldım.

"Teyzem! Gak gak gak! Hadi ya gağğğk!"

"Güneş! Isırırım seni bak!"

"Teyzeeeğğ!"

"Teyzenin başına taş düşsün!"

"Gak! Gak sana yaği!"

Yandan küçük elleriyle beni itelemeye başlayınca yastığı kenara fırlatıp onu önüme çektim. Göbüşünü gıdıklamaya başlarken o gülmeye başlamıştı.

"Top-rağğk!"

Elimin altından bir an da ayrılan bedenle kalakaldım.

"Kızıma! Güneş."

"Saldır!"

İkisi üstüme atlarken kaçmak için uğraşıyordum.

"Ağğ!"

Beni gıdıklamaya başlayan ellerle her yerden saldırıya uğruyordum. Kapı da gördüğüm savaşla anında ona yönelerek bağırmaya başladım.

"Abiğğ!"

O da anında beni toprak gibi ellerin arasından çekip kucağına alırken ben onlara dil çıkarıyordum. Savaşın boynuna sarılıp yanağını öpüp nispet yapar gibi hareketler yapmaya başladım.

"Abim!  Canım abim! Ohh iyi ki var ya! Aslan abim!"

"Savaş Abiğğ!"

Savaşın beni yatağa fırlatıp kucağına güneşi alması bir olurken gözlerim kocaman izliyordum.

"Nç Nç Nç, hiç yakıştı mı!"

"Oh oh savaş abim!"

"A-a toprak!"

"Noldu?"

"Sen de beni öp!"

Toprak beni kendi yanına çekip yanağımı hüpletti.

"Ağğ!"

"Ne be!?"

"Toprak! Öp dedim ya, kopar değil!"

"Kızı oyuncağa çevirdiniz ya gel ablam."

Yiğite sıkıca sarıldım.

Aslanım benim!

"Yiğit!"

Mızmızlana mızmızlana en sonunda kalkabildik.

...

Telefonu elime alıp İsmaili aradım.

"Emredin!?"

"Güzel, formdayız."

"Her zaman komutanım."

"İyi güzel, çıktın mı?"

"Komutanım çıkmış çiğköfteci de çiğköfte görmüyordum bende."

"Lan aç! Bünyene ağır şeyler yükleme!"

O sırada telefondan gelen çiğköfte ye övgü sesleri.

"Komutanım, bende diyorum ki timce toplanıp çiğköfte date yapalım."

"Date ne lan?"

"Öff komutanım sizin sıfır dişilik şaka mıdı-"

"İsmail çiğköfte den önce o ağzına toprak ya da pamuk giricek oğlum bunu bilerek konuş lütfen."

"O zaman isot sesi keser komutanım."

"Konum yolla isot!"

"Emrinize amade-"

Yüzüne telefonu kapattım.

Kaliteli telefon konuşması nasıl olur:

Her neyse arabaya atlayıp hem kurulan tim grubuna hem de konuma bakarak ilerlemeye başladım.

...

"Oğğ! Biz geldik!"

~Özlemekle Geçmiyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin