Gözlerimi açıp Özge'ye baktım. Titriyordu. Dudaklarından titrek nefesler çıkıyor boğazı kilitlenmiş gibi kalmıştı. İğnan,hemen arkamızda durmaya devam ediyordu.
Bu sefer bana yaklaşarak üstüne bütün timin bakışlarını topladı. Hepsi kırmızı boğa gibi bakarken İğnan onlara bakmamıştı bile.
Kulağımı kapatan saçlarımı eliyle geri çekti ve kulağıma yaklaştı.
Kimse ses etmezken konuşmaya başladı.
"Öbür kız da dokunmama yasağı var galiba ama sen de yok. Sana napalım nasıl hepiniz birden acı çekersiniz?"
Hafif güldüğün de yüzümü buruşturup konuştum.
"Kendini s*kmekle işe başlaya bilirsin."
"Komikmiş."
"Senin planların kadar."
Diyerek göz devirdim.
"Avlanan sizsiniz ama Avcı gibi konuşan da sizsiniz. Nerden geliyor bu güven?"
Diye alayla sorduğun da yüzüm de alaylı bir tebessüm oluştu.
"Nerden geliyor biliyor musun?"
Hala kulağımın dibindeyken dişlerimi sıkarak ona doğru bir kafa savurdum. Kafam burnuyla çenesine vururken acı bir feryatla arkasını döndü.
Arkamı göremesem de timin sırıtmasından acısını anlamıştım. Yere dökülen sıvı ise burnundan akan kandı.
Hınçla saçlarımı asıldığın da dişlerimi birbirine kenetlemekle geçindim.
Bu sefer bununla yetinmeyerek sandalyeyle birlikte tuttuğu saçlarımdan yere savurdu.
Arkada olan ellerim sızlarken gözlerimi sımsıkı kapattım bir süre.
Yana doğru dönüktüm ve timin bakışları üstümdeydi. Osman komutanın sinirle dudağının üstü havalanmış gözlerinden ateş çıkıyordu.
Özge bana bakarken ismimi bağırmasıyla ona acımı belli etmemeye çalıştım.
"Zeren!"
"Sorun yok."
Dişlerimi sıkarak söylediğimle İğnan arkadan gelerek emir verdi.
"Sandalyeden ayırıp bağlayın."
Ellerim çözülünce sandalye alındı. Tekrar bağladıkların da bacaklarımın üstüne oturdum.
Saçlarımı geri doğru savurma ya çalıştım. Ensem de yapışmıştı yine. Zaten çok geçmeden tekrar asıldı saçlarıma, yanıma doğru tek dizinin üstüne çöktü.
O da dişlerini sıkıyordu. Kafamı hızla öne ittirdiğin de saçlarım yüzüme düşmüş boynum aşağı savrulmuştu.
Sırtıma attığı tekmeyle öne doğru daha da savrulurken ikinci tekmeyi karnım da hissetmiştim.
Özge hınçla bağırdığında tim de endişeyle bakıyordu.
"Zeren! Zeren!"
Karnıma yediğim tekmeyle yere devrilirken yüzüme geçirilen bir tekme daha vardı.
Hass! Bu acıttı.
Gözlerimi sımsıkı kapattım.
"Komutanım."
Diye sade bir sesle konuşan Lütfüydü.
Sakin olmaya çalışıyorlardı ama sinirleri nefes alışlarından bile belliydi.
Yüzümü yukarı doğru çevirip sırtımı yere verdim. Ellerim altta kalırken tek dizimi kendime doğru çektim. Bu sefer İğnan'ın ayağı karnıma bastırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Özlemekle Geçmiyor~
Fiksi RemajaBugün günlerden Pazar saat akşam 06.32 ve ben yine terkettiğim sokaklardayım. Pişman olmak istemiyordum. Asla pişman olmak istemiyordum! Buraya gelme sebebim de buydu, tek sebebim yani. Ölümle burun buruna olmak, onlarla yüzleşme hissi uyandırıyordu...