Benim Yüzümden (Değil...)

1.1K 106 87
                                    

"Ekip birleştirecek misiniz?"

"Yok yok Ali kendisi halledicek."

"Mesleği nolucak?"

Albay derin bir nefes alıp yaslandı.

"Bilmiyorum. Üstlerden ne emir gelirse artık."

Kısa bir süre bu iki yoldaş konuşmadı. Kaç kez beraber iş yapmışlardı kim bilir, sayısızca. Ama işte hep dıkandıkları bir nokta olurdu. Ve tam bu noktalardan biriydi burasıda.

Savaş huzursuzca başını ovdu. Albay uyku dolu gözleriyle Savaşa'a bakarken sanki birisi seslerini duyucakmış gibi fısıldadı.

"Eve git. Geç oldu."

"Siz?"

"Zeren oradayken asla."

Netti. Askeri ölümün ellerindeyken asla. Daha Ali'yla bile doğru düzgün konuşamamıştı. Görev de ne olduğunu bile bilmiyordu.

Erdem vardı. Morgta, yukarı katında İsmail falan...

Ali dağınık, tim dağınık, bazısı can derdinde, bazısı candan bile geçmiş...

Savaş odayı terk ettiğin de yavaş adımlarla çıkmıştı.

Albay kapının kapanmasının ardından kafasını masaya yasladı. Bir süre düşünmedi. Sonra kafasını kaldırıp eliyle yüzünü sıvazladı.

"Allah yardımcımız olsun..."

Masasından ayaklanıp karargahta bir şeyler yapmaya çalıştı. Bir yol, bir bilgi, bir umut...

...

Sabaha kadar karargahta bir koşuşturmaca hakimdi. Herkesin gözlerinden uyku aksa da şuan kayıp komutanları veya askerleri zor durumda olabilirdi. Bir şeyler yapmalıydılar, Zeren'i öylece terk etmek gibi bir düşünce yoktu.

Savaş'ta karargahtan çıktığında karakola uğramış bir şey çıkmayacağını bilsede bir şeyler yapmaya çalışmıştı.

Toprağın daha haberi bile yoktu. Gece Güneş ile sarıla sarıla uyumuş sabah annesinin mezarına götüreceğine söz vermişti ve sabah erkenden kalkıp dışarıda bir kahvaltı yapmış sonrasın da Zeynebin mezarına gelmişlerdi.

Yiğit geç kalka bilmiş üzerinde ki yamuk yorgunluğu atamamıştı. Timle telefondan anlaşmış karargaha yola çıkmıştı.

Anneleri Zeren'i işi vardır diyerek aramamış, babası öğlene doğru karargaha uğrarım diyerek aramamıştı.

Zeren'in ailesinin bile daha yokluğundan haberi yokken tüm gece gözüne bir damla uyku girmemiş her küçük seste dikelmişti. Sadece kapı da ki askerlerin bazen adım sesleri duyuluyor sonra sessizliğe gömülüyordu.

Herkes de durum vahimken Ali komutan hazırlanmış şehit haberini vermek için yola çıkmıştı. Ordan önce hastaneye uğrayıp İsmail'e bir bakmış şehit evine geçmişti.

Yanına Şevket'i özellikle almış, ilk Erdem'in karısıyla Bulut'un haberi olacaktı. Polat'ın karısı Rumeysa'yla kalan Özge daha her şeyden habersizdi.

Şevket söyleyecekti ona da.

... (Toprak'tan)

"Güneş..."

"Anne!"

Diye koşarak mezara ilerledi. Yavaş adımlarla mezarın başına gelince yavaşça mermere oturdum. Mermerin başında elimi narince gezindirip tekrar tekrar üzerindeki ismi okudum.

Şehit Zeynep Demirtaş

İçimde büyük bir soğukluk el gezindi. Yüzüm de istemsizce minik bir tebessüm oluştu.

~Özlemekle Geçmiyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin